DR.AKKAN SUVER

DR.AKKAN SUVER

GAZETECİ/YAZAR

Karadağlıların sloganı

Yıl 2006. Avrasya Ekonomi Zirvelerinin dokuzuncusunu tertiplemek üzereyiz. Dönemin Belgrat Büyükelçimiz Hasan Servet Öktem Beyefendi beni aradı; "Burada kıymetli bir dostumuz var. Kendisi Sırbistan-Karadağ Devleti'nin İçişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısıdır. Onu Zirve'ye davet etmemiz iyi olur" dedi. Ben bu isteği hemen yerine getirdim ve kendilerinin davet mektuplarını gönderdim. Kendileri de o yıl Zirvemizi onurlandırdılar. Ve Jusuf Kalemperovic ile o gün başlayan dostluğumuz aynı sıcaklıkla bugün de devam etmektedir. On iki yıldır aksatmadan, ara vermeden Zirvelerimizi şereflendiren Jusuf Kalemperovic'le süre gelen dostluğumuzun mimarı emekli Büyükelçi Hasan Servet Öktem'dir.

2007 yılına geldiğimizdeyse, Jusuf Kalemperovic bana; "Karadağ yakında bir plesibitle bağımsızlığına kavuşacak, İstanbul'a senin Fahri Başkonsolos olarak atanman konusunu Dışişlerimize önereceğim, bilgin olsun" dedi.

Ben öncelikle bu itimat ve teveccühe teşekkür ettim ve Karadağ kökenli olmadığımı, lisanlarını bilmediğimi söyledim. Hatta ülkeyi görmediğimi de ifade ettim. O, büyük bir tevazu ile beni tanıdığını ve bana itimat ettiğini söyledi.

Gerçekten de, plesibit yapılıp ülke bağımsızlığa kavuşunca Karadağ (Montenegro) Devleti yurt dışına ilk Fahri Başkonsolos olarak beni atadı. Geride bıraktığımız Haziran Ayı'nda da, bu onuru üstleneli on yılı tamamladım. Bu şeref bana ayrıca ülkemin de Sarı Basın kartlı ilk Fahri Başkonsolosu olma olanağı da sundu.

O gün Filip Vujanovic Cumhurbaşkanı'ydı. Milan Rocen Dışişleri Bakanıydı. Bugünkü Cumhurbaşkanı Milo Dukanovic ise Başbakan'dı. Türkiye'de kararnamemi imzalayan ise Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Dışişleri Bakanı Ali Babacan'dı. On yılı aşkın bu süre içinde, elimden geldiğince Karadağ-Türkiye ilişkilerinde olumlu işlere, etkinliklere imza attım.

Yaklaşık iki yıl Ankara'da Büyükelçimiz olmadı. Bu iki yıl içinde koşturdum, durdum. Birçok olaya tanıklık ettiğim gibi, pek çok güzel anılarım da oldu. Bunlardan ikisini bu vesileyle sizlerle paylaşmak isterim.

Marmara Grubu Vakfı'ndan kalabalık bir arkadaş grubuyla beraber Adriyatik kıyısında Bar şehrindeyiz. Hava pek sıcak, serinlemek için bir kahvede oturup, bir şeyler içmek istedik. Salaş bir mekanda oturduk. Biz on kişiyiz. Ayrıca şoförler ve korumalar var. Aramızda ne içelim diye konuşurken, kahvehanenin sahibi güzel bir Türkçe ile, "Beyefendiler, izin verirseniz ben sizlere elceğizimle Türk kahvesi yapayım" dedi. Sevindik. Öğrendik ki, Bar'da onyedi Türk aile yaşamaktaymış. Oradan telefonla Süleyman Demirel'i aradık; "Efendim Zat-ı Ali'niz Adriyatik'ten Çin Denizi'ne kadar gittiğiniz her yerde Türkçe konuşan birine rast gelirsiniz, demiştiniz. Haklı çıktınız. Adriyatik kıyısında Türkçe konuşuyoruz" dedik. Pek mütehassis olmuşlardı. Kalabalık heyetimiz ayrılırken Engin Köklüçınar arkadaşımız kahvehane sahibine içtiklerimize karşılık yüz euro vermeye kalktı. O kendi fakir ama gönlü büyük kahveci, bütün ısrarlarımıza rağmen paramızı kabul etmedi.

Bana böyle bir onuru kazandırdığı için, Türkiye'nin Karadağ ile ilişkilerine tarih önünde kalıcı bir cevap verebilmek arzusuyla bir kitap yazdım. Yazdığım bu kitapta hem tarihi ilişkilerimizi, hem diplomatik beraberliklerimizi dile getirdim. Karadağ'ın (Montenegro) yaşayan büyük tarihçisi Prof.Dr. Şerbo Rastoder yazdıklarımın Karadağ (Montenegro) diline çevrilmesini ve muhteşem bir önsöz de kaleme alarak kitabımın Podgorica'da yayınlanmasını sağladı. Kitabın Şehir Kütüphanesi'nde gerçekleşen takdim merasiminde; ilim adamlarının, tarihçilerin ve başta Başbakan Yardımcısı Prof.Dr. Vujica Lazovic ile bakan ve milletvekillerinin yanı sıra dönemin Büyükelçisi Mehmet Niyazi Tanılır ile Azerbaycan'ın Büyükelçisi Prof.Dr. Eldar Hasanov da hazır bulundular ve ayrı ayrı söz alarak beni onurlandırdılar.

Geride bıraktığımız zaman içinde Karadağ'da büyük yenilikler gerçekleşti. Ülke NATO'nun üyesi oldu. Büyük bir aksilik olmazsa da iki veya üç yıl içinde Avrupa Birliği üyesi de olacaktır.

Batılıların bir devlet değerlendirmesi vardır. Bu değerlendirmeye göre büyük devlet toprak veya nüfusu büyük ülkeye değil altın üçgene sahip ülkeye denir. Altın üçgen ise, güçlü demokrasi, güçlü ekonomi ve güçlü savunmadan ibarettir. Bunlara küçük kara parçasında mütevazi nüfusuyla sahip olan Karadağ (Montenegro ) bugün "beraber çalış, beraber yaşa" sloganıyla Balkanların en istikrarlı ülkesidir.

 

<