KAZMADAR RİFAT EFENDİ İLE HARFLERİ KAZINAN KİTABE
Anlatacağım hikaye , elbette “ Baltacı Mehmet Paşa vakası” kadar popüler olmasa da
bizce tarihe kayıt düşülmesini gerektirecek kadar ibretlidir.
Efendim ; rahmetli babam bana anlatmıştı ; ben de size nakledeyim; ola ki, bizden
sonraki nesil bundan ibret alır, muhteşem tarihimizin izlerini yok etmez.
Şöyle ki; eskiden insanların dış dünyası küçük bir mahalleden ibaretti.
Mahallede akşam olunca adamlar işçi ise fabrikadan , esnaf ise çarşıdan, öğretmen ise
okuldan , işsiz ise tozlu topraklı kaldırımlardan kalkar evine gelirdi.
O zamanlarda kadınların dünyası sabah saat onda radyolarda yayınlanan günlük
yirmişer dakikalık “arkası yarın”lar, saat başı verilen radyo ajansları idi. O zamanın başları
leçekli (*), şalvarlı esgetekleri (**) , bir yandan hane halkının çoraplarını yamarken , akşama
ekşili köfte yuvarlarken diğer yanda radyo başlarında “arkası yarın”lardaki kahramanların
başlarından geçen hissi olaylara göz yaşları dökerlerdi...
Biraz daha üst siyasetle ilgilenen yaşlı hanımlar ise artık ağırlaşan kulaklarını radyoya
biraz daha yaklaştırarak soğuk savaşa dair dış haberleri, içerde ise iktidar muhalefet
kapışması haberlerini izlerlerdi.
Mahallenin iç dünyasına mahsus haberlerden ise konu komşu hukukuna saygılı,
sevilen insanlar sorumluydu.. Mesela mahallede kimin düğünü, kimin mevlidi, kimin hastası
var, hangi fakirin maddi yardıma ihtiyacı var, kimin cenazesi var ; kimin suyu kesik, kimin
helası tıkalı bu adamlar tarafından yardım için haberdar edilirdi. Bu haberler avazı gür bu
adamlar vasıtasıyla kapı kapı gezilerek diş kapılar tıklatılarak, akşamları yatsı namazı cami
çıkışları cemaate seslenilerek iletilirdi.
Caminin son cemaat yerinin çıkışına konulan mendile bırakılan küçük meblağlar
büyüklerin “el tükürüğü sel olur” hikmetli sözü mucibince ihtiyaç sahibinin derdine deva
olurdu. Hastanın doktor, ilaç , ameliyat parası olur, muhtaca aş parası , yetim esgeteklere
çeyiz parası böyle toplanırdı.
“Her can ölümü tadacaktır “ ayeti mucibince mahallemizde de vadesi dolmuş
insanlar terki dünya ederlerdi.
O zamanlarda şehrimizde belediyenin cenaze hizmeti denen bir şey yoktu. Adam
öldüyse onun cenazesini yıkamak , kaldırmak mahalledeki hayır sahibi insanların sırtındaydı.
Hayreti muciptir; o zamanlarda kabri kazmak için lüzumlu kazma kürek ise belli
efendilerde olurdu. İhtiyaç hasıl olduğunda bu “varlıklı” efendilere başvurulurdu. Dış kapıya
don gömlek çıkan bazı kazma kürek sahibi bu efendiler, bir gün ecelin kendi kapılarını
tıklatacağını unutup, kapılarını tıklatan hayır sahiplerine sinirlenerek,” yahu sabah sabah
bu saatte kazma kürek mi istenir? “ şeklinde sual tevcih ederek gönül incitirlerdi.
Günlerden bir gün mahallemiz tarihinin hafızasında kaybolmaya yüz tutmuş iken
tafsilatı tarafımızca zapt olunan ibretli bir olay olmuştu.
Hadiseyi mahallemizin o zamanki vakanüvislerinden Rahmetli babam halka
duyurmuş...
Efendim; günlerden bir gün nasıl olmuşsa Kalaycı Hamit Dayı’nın af buyrun evinin
helası tıkanmış. Tabi helânın ıslahı için gene kazma küreğe ihtiyaç hasıl olmuş. Tabii çat kapı
adı hafızalara kazma kürekle kazınan Rıfat Efendi’ye müracaat edilmiş..
Tarihin kaydettiğine göre bu efendi Osmanlıca diline vakıf , mahallemizin kültürlü,
varlıklı başöğretmenlikten emekli, bir zat imiş.
2
Adi geçen zat kazma küreğiyle hadise mahalline intikal edince eski usül helâ üzerine
konulmuş kesme taşın üzerindeki Osmanlıca kitabeyi hayretle müşahede etmiş ...
Rahmetli babamın naklettiğine göre başöğretmen emeklisi gözlüklerini takarak
mezkur kitabeyi şu şekilde okumuş; “El Hükmü Lillah... Bu çeşme Malatya Mutasavvıfı
Niyazi Mısri ‘nın hayratıdır “
Mahalle halkının vicdanında sistem sahiplerine karşı haklı bir infiale sebep olan bu
hadiseye karşı çare için gene bu zata sorulduğunda; efendi kazmasını işaretle; “Bu şekilde
kalması günahtır. Taşın üzerindeki yazıları kazıyıp , helanın üzerine öyle
koyunuz...”buyurmuş.
Hadisenin uzak yakın failleri , şerikleri ve şahitleri bugün hayatta değiller...
Bana gelince ben de bir Baltacı Mehmet Paşa hadisesi kadar popüler olmasa da iş bu
“kitabesi kazınan çeşme taşı vakasını” tarih önüne koyup nakletmeyi umumi efkâra karşı bir
mesuliyet, Rahmetli babamın aziz hatırasına karşı da bir borç bildim...
(*) başörtüsü, eşarp
(**) Yerel söyleyişte kadıncağız, kızcağız anlamında kullanılan sözcük, eksik etek ..