KENT UZMANLARI, AKLIN NERESİNDE?..
Türkiye’nin hava dengesi bozuldu. Aşırı yağışlar sık sık sele dönüşüyor.. Korkunç sel olaylarıyla büyük facialar yaşanıyor. Her bölge, mevsim koşullarına göre selden nasibini alıyor. Heyelanlar oluyor, evler çöküyor, arabalar, insanlar, eşyalar sele kapılıp sürükleniyor.
Sonuç ne oluyor?
Eskiler bilir. Yeri geldiğinde; akar suya fazlaca bakan insanlara: “Su akar, deli bakar!.” diye takılırlardı. Şimdilerde, sellerin, su baskınlarının durumu da buna benziyor.. Caddeler kabarıyor, sular azgınlaşıyor, akla, hesaba uymayan ağır hasarlara yol açılıyor. Bütün bunlar karşısında mağduriyet yaşayanlar ne yapıyor? Elleri, kolları bağlı, tam bir çaresizlik içinde, dizlerini dövüp duruyorlar.
Bu olaylardan sonra akıllananlar oluyor mu? Akıllananları bir kenara bırakalım da, sebep üretenlere bakalım. Öfkeli kafaları dağıtmak, tepkileri yatıştırmak için kaygan zeminlerde, dere yataklarında ev yapanları, parmaklarının ucuna dolayıp suçluyorlar. Son dönemlerde bu suçlama türüne, küresel ısınmayı da kattılar. Atmosfere, kutuplardaki buzullara dil uzatanlara ne demeli?
Orman talanlarını, yangınlarını, kentlerdeki düzensiz yapılaşmaları gözden uzak tutamayız. Çevreyle etkileşimini küskünlüğe çeviren doğayı travmatik hale getiren bizler değil miyiz?
“Kelliğe bile çare bulunan bir teknolojik gelişme sürecinde” bulunduğumuz gezegeni “Kelleştirmek” uğruna yaşadığımız kadere bakın.. Vurdum duymazlık ve beceriksizlik içimize işlemiş. Oysa, yaşam şablonunun ötesine geçmiş ülkeler var. Bunlardan örnek gösterebiliriz.
Endonezya, en belirsiz zamanlarda en sürekli yağış alan bir ülke. Yağmurun dehşetini bir görseniz, dudaklarınız uçuklar. Gökyüzü, anında bir nehir yatağına dönüp şehirlerin üzerine boşalıyor.. Ama saniyeler sonrası caddelerin düzeyinde yağmur birikimine rastlayamıyorsunuz. Çünkü, akıllı uzmanlar, yerleşim bölgelerine, birbirleriyle irtibatlı su kanalları açmışlar. Yağmurun boşaltım gücü, bu kanallara çekilerek suyun tasfiye planlaması yapılmış. Almanya bile, tarihinin ilk dönemlerinden beri bunu başarmış.. Berlin’i, su kanallarıyla haritalanmış bir kent haline getirmişler..
Her sel olayından sonra ülkemizin yürek parçalayan durumuna kafasını değil, burnunu sokanlar var. Mantığın çalışmasını rasyonel hale getirememiş “Kent uzmanları”nın “hayatı tehlikeler” karşısındaki yeteneklerini araştıracak bir mekanizmayı hala işletebilmiş değiliz.
O bakımdan “sel felaketleri” karşısında “sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur..” fikrini bir türlü benimseyemiyoruz..
IŞIĞI GÖREN GELİYOR..
Elektriğe kavuşmamış köylerden birinde gaz lambasıyla yaşama devam ediliyordu. Günün birinde bu köyde bir doğum olayı oldu. Ebe kadın, doğum esnasında kadının kocasına, yardım için gaz lambasını yaklaştırmasını söyledi.
Derken, birinci çocuk geldi. Arkadan ikinci çocuk doğdu. Tam üçüncü çocuk doğmak üzere iken koca, gaz lambasını uzaklaştırmak istedi. Ebe kadın telaşlandı:
-Ne yapıyorsun? Doğum devam ediyor..” dedi. Adam boynunu büküp söylendi:
- “Işığı gören geliyor. Lambayı söndürmek lazım..”
ÖZLÜ SÖZLER: “Çok kimseye hizmet eden, kimseden aferin alamaz.”