ASIM ÇALIK

ASIM ÇALIK

KEŞKE BİR PUAN ALABİLSEYDİK

Hepimiz çok umutluyduk maç öncesinde. Kendi adıma söylemeliyim ki en azından 1 puan cepdeydi diye düşünmüştüm. Öylesine bir güven vermişti çünkü gençler Fransa galibiyetiyle Türk milletine. Öyle ya; Mert, Burak, Hasan Ali ve Mahmut dışında hepsi gencecik fidandı 20 küsurlu yaşlarında. Hatta Merih 19’undaydı. “Bütün ümidim gençliktedir” demişti Mustafa Kemal Atatürk. Biz futbolseverler, Ay Yıldız aşıkları da ümit-umut-cesaretle oturmuştuk ekranın önüne. 

Fransa karşısında rakibe sahanın her parselizasyonunda pres yapan o genç ayaklar, önde basmayı bırakın orta sahada derin sarsıntı yaşadılar. Orta saha kurgusu sadece defansın önünde oynayan ikili değildir, kanatları kullananlar oyuncularda bu düzenin içerisindedirler. İlk maçta çok doğru bir kararla Yusuf ve Abdülkerim’i tercih etmeyen Şenol hoca, iki Trabzon’lu gençle bu amacını, yani önde presli oyunu, gerçekleştiremeyeceğini öngörmüş olmalıydı. Fransa maçında senelerdir beraber oynayan bir takım gibi mücadele eden ekibimiz, İzlanda’ya karşı Mahmut’suz ve Cengiz’siz sahaya çıkınca ne orta sahada ne de ön tarafta istediği aksiyonları yapamadı. Ozan’ın yaptığı bir iki önemli kademe ve Mert’in kritik kurtarışları ilk yarıda farkın açılmasını engelledi. Dorukhan’ın son 5 dakikaya girerken gelen nefis kafa golü oyunun renginin değişeceğine işaretti. İlk yarıda öndeki üçlümüz Çalhanoğlu-Burak-Kenan beklenilen oyunlarının çok altındaydılar. Skulason ve Gunnarson dışında en kısa oyuncuları 1.83 civarlarında olan İzlanda’ya Şenol Güneş’in iki seçeneği vardı half time’da. Yusuf’u oyuna alıp hem orta sahaya hem de öne tarafa dinamizm katıp Yusuf’un şutlarıyla gol arayacak veya Cengiz tarzında ele avuca sığmayan Abdülkadir’in atacağı çalımlarla İzlanda’nın dev adamlarını sarhoş edecekti. Abdülkerim’in de uzak şutları netice odaklıydı hep Süper Ligden tanıdığımız kadarıyla. 

OLİVİER GİROUD ve BURAK YILMAZ

Fransızlar’ın ve Türkler’in son yıllarda paylaştığı ortak sorundu Giroud ve Burak’a alternatif santraforlar yetiştirememek. Griezzman ve MBappe’ye rağmen onların tam santrafor olmamaları, kanat-forvet ve forvet arkası oynamaları, bize karşı da yetersiz kalmalarına sebebti. Keza bizde de Burak’ı ikame edecek, top tutacak, orta alanda futbol terimleriyle istasyon ve duvar olup paslaşmaların oluşumunu sağlayacak tek forvetimiz Cenk’di Burak’dan sonra. Enes olsun, Güven Yalçın olsun aynı Grizzman ve Mbappe gibi, kalite olarak söylemiyorum ama görev tanımı olarak belirtiyorum, kanat-forvet ve forvet arkası konseptiyle oynayan oyunculardı kendi futbol yapıları itibariyle. 

Yusuf kendisinden bekleğimiz etkili şut girişimini yaptığında dakikalar 72’yi gösteriyordu. Bu pozisyon dışında Yusuf çok etkili olmasada, Abdülkadir ile birlikte oynamaya başladıkları 63’den sonra daha bir önde oynamaya başlamış, adalılara baskımızı yavaş yavaş hissettirmeye odaklanmıştık. Bu arada hem Merih hem de Sigurdsson tabelayı değiştirebilecek net pozisyonları buldular ama değerlendiremediler. 

KİM BU KENAN KARAMAN? 

Laf santraforlardan, forvetlerden açılınca Kenan’la devam etmek istedim analizime. Alman ligi Bundesliga’da Düsseldorf takımında 11 numaralı formasıyla oynayan Kenan ön sol kanat orijinli bir oyuncu. Ancak 1.89’luk boyuyla santrafor olarak da tercih ediliyor. 25 yaşındaki gurbetçi futbolcumuz gol açısından çok üretken bir oyun stiline henüz sahip olamamış. Ancak Fransa’ya karşı atılan ilk golde Merih’in ortasına yükselmeyip, hemen arkasındaki Kaan’ın golü yapacağını hissetmiş olması kendisinde santrafor-forvet oyuncu özelliklerini taşıdığını açıkca gösteriyordu bizlere. 

Hannover’de oynadığı dönemde 93 karşılaşmada 12 gol ve 10 asistle oynamış. Düsseldorf’a transferinden sonraysa kırmızı beyazlı formayla 22 maçda sadece 3 gol atıp, 3 asist yapabilmiş. Ancak şunu da unutmamak gerekir. Henüz ilk sezonunu tamamlamış yeni takımında Kenan. Söyleyeceğim şu ki Şenol Güneş İzlanda karşısında ikinci devreye Yusuf ile başlarken, Kenan’ı da Burak’ın yanına çekip çift santraforlu oyuna dönebilirdi belki. Denemeliydi diye düşünüyorum en azından. Çünkü Kenan’ın teknik direktörü Friedhelm Funkel, futbolcumuzu hamle oyuncusu olarak kullandığı bir çok maçda ya da ilk 11’de sahaya sürdüğü mücadelelerde kendisini sol kanatta oynatmanın yanı sıra, ya iki santrafordan birisi olarak oynatmış ya da en önde tek forvet olarak görevlendirmişti. Şenol hocanın böylesine bir bilgiden mahrum olduğunu asla düşünmek bile istemiyorum. SC Freiburg, FC Augsburg, Werder Bremen, FC Nuremberg, Dortmund maçlarında 4-4-2 formatında; Zaman zaman Rouwen Hennings’e, kimi mücadelede de Dawed Kownacki’ye partner olmuş bir forvet oyuncusunun neden Burak Yılmaz’la çift santrafor oynaması düşünülmez? Üstelik Cenk ve Enes’den yararlanılamadığı bir dönemde!

Şenol hoca tecrübesiyle, bilgisiyle, yılların verdiği olgunlukla Türk Milli takımının çehresini kısa sürede değiştirmiştir. Bunu hiç birimiz inkar edemeyiz. Kendisine ve teknik ekibine kocaman bir teşekkür borçluyuz. Ancak Güneş’in oyuncu değişikliklerinde ve zamanlamasında ve oyunculara vereceği görev tanımlarında hala konservatif yani tutucu olduğunu görüyoruz. 2-0 önde olmamıza rağmen Fransızların baskı kurduğu ikinci devrede Yusuf’un 85’de, Abdülkadir’in 90’da oyuna girmelerini fena halde garipsiyorum. İzlanda’ya karşı gole ihtiyacımız olduğu dakikalarda Güven Yalçın’ın neden 85. dakikada oyuna dahil olduğunu da anlamış değilim. Keza ilk yarıda kötü oynamasına rağmen ikinci perdede Kenan’ın Burak’la 3. bölgeyi paylaşmasının düşünülmemesini de bir teknik adam yanlışı olarak görüyorum. Ne diyelim galiptir bu yolda mağlup. Bir puan dahi alamamış bile olsak, sahada futbol anlamında kenarda da teknik anlamda yapılan hataları en aza indirip yola devam edecek yeni oluşturulan Milli Takımımız. Yolları aydınlık olsun.

 

<