Osman Güvenir

Osman Güvenir

KIBRIS OLMAYACAK BİR DUA GİBİ

Rumların ENOSİS plebisiti ve EOKA ideallerinin okullarda anlatılması meselesi büyük bir kriz yaratıp görüşmeler tıkanınca, “Artık bu defter kapandı” demiştik de, yine de Kıbrıs ağzı ile “bir gındırık kapı kaldı” demişizdir.

            Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın yapmış olduğu çıkışlar ve sağlam duruşu, Rum siyasetinde büyük bir sarsınıtı yaratırken, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ve onun Kıbrıs Temsilcisi’nin paçaları tutuşmuştu, görüşmeler bitebilir diye.

            Tamı tamına 1968’den bugüne 49 yıllık koca bir zaman geçti ve görüşmeler hala bir sonuç veremedi.  Sonuç verememenin tek sorumlusu da Rumlardır herkesin bildiği gibi.

            Tarih Denktaş’ı, Mehmet Ali Talat’ı, Derviş Eroğlu ve Mustafa Akıncı’yı yargılayacak mı?  Bence yargılamaz, çünkü her Cumhurbaşkanı kendi dönem farklılıkları içinde Kıbrıs Türkü’nün kendi davasını savundu ve Rumlarla bir yere varmanın mümkün olmadığını gördü.  O bakımdan tarihin dört cumhurbaşkanı yargılaması söz konusu değildir.

            Kıbrıs sorununun çözümlenmesine ilişkin her türlü yol denenirken, dünya neden hala ısrar ediyor Rumlarla yeni bir nikah kıymamız için, anlamış değiliz.  Onlar kendi topraklarında biz kendi topraklarımızda.

            Mesela Mustafa Akıncı ile BM Genel Sekreteri Eide’nin son durum hakkındaki endişeleri ortadadır.  Akıncı’nın son açıklamalarına şöyle bir bakalım...

            “Rum tarafında çözüme ulaşmak için gerekli olan irade, kararlılık, makuliyet ve gerçekçilik bulunmamaktadır.  Bugüne kadar çözüm bulunmamasının nedeni budur.”

            Bu sözlerden siz ne anlarsınız?

            O sözlerin temelinde, Rumların değişmezliği ve uzlaşmazlığı, hatta güvensizliği yatar.  Bir diğer deyişle Sayın Akıncı umutlarını yitirmek üzere.  Sayın Akıncı’nın bir de şu sözleri var:

            “Siyasal eşitliği olmayan bir anlaşmanın imzalanması mümkün değildir.”

            Sayın Akıncı bu sözleri boşuna söylemiyor.  Bunu Rumlar da, BM Genel Sekreteri de görebiliyor.  Zaten Rumlar stratejik olarak bugüne kadar bizi sözde Kıbrıs Cumhuriyetine “azınlık statüsünde” yamalama politikası gütmedi mi?

            Sayın Akıncı da, gelmiş geçmiş Türk görüşmeciler gibi “Biz azınlık değil, Kıbrıs’ın iki eşit tarafından biriyiz” demişlerdir.

            İsterseniz bir de BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Temsilcisi Eide’nin sözlerine bakalım.  Esasında Eide, Rumların tek taraflı olarak Akdeniz’de doğalgaz arama hareketini de tasvip etmediğini ve bu nedenle de görüşmelerin tıkanabileceğini ima ediyor.

            Bakınız Eide’nin sözlerine...

            “Doğu Akdeniz’de doğalgaz aranması konusu, olası bir krize neden olabilir.  Ayrıca Güney Kıbrıs’ta yaklaşan seçim hazırlıklarının da müzakere sürecine gölge düşürebileceği endişesini taşıyorum.”

            Bay Eide haksız da değil hani!

            Adam geçmişte de buna benzer krizlere ve Rumların hokkabazlıklarına tanık olmuştur.

            Hal böyle ve bu noktada iken Türkiye buna izin verir mi?  Elbette Akdeniz’in kuzeyinde doğalgaz arama yetkisi ve hakkı vardır.  Madem KKTC gerçeğinde Türkiye ile bir bütünlüklü politika ve stratejik anlaşma vardır, neden Rumlara bırakalım meydanı?

            Gerçekten Rumlar yine başlarının belasını arıyorlar.  Doğalgaz çalışmalarını sonlandırmadıkları için, Türkiye’nin Barbaros araştırma gemisi gelip karşılarına dikilmiş ve “Siz kazılara devam edin ama, biz de burada pençelerimizi germiş olacakları bekliyoruz” dercesine bir tavır sergilemişti. 

            Neticede Rumlarda hala bir iyi niyet sinyali alamadık ve o iyi niyet tavrını da göremedik.

            Daha da kestirmeden, “Kıbrıs’ta olası bir anlaşma, olmayacak bir dua gibi...”

<