KIBRIS TÜRK BASIN KONSEYİ'NİN 18'NCİ YAŞGÜNÜ YEMEĞİNDEN
Geçen akşam Lefkoşa Merit Otel’in dokuzuncu katında, çok kalabalık bir grupla Kıbrıs
Basın Konsayi’nin, 18’nci yaşı yemekle kutlandı. O kutlamanın ne kadar anlamlı ve ne kadar
önemli olduğunu bir kez daha idrak etmiş olduk Basın Konseyi’nin varlığını.
Konseyin onur konukları, Dışişleri ve Savunma Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu ile eşi, Harekât
Komutanlarından ve eski TC Bakanlarından (Kıbrıs İşlerinden de sorumlu) Orhan Kilercioğlu
ve eşi, bunun yanında Türkiye Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç ve yine Türkiye Basın
Konseyi’nden Tamer Bey ve eşi vardı. Şayet mevcut konuklara Kıbrıs Basın Konseyi Yönetim
Kurulu üyelerini, bunun yanında basına büyük katkılar koymuş insanları da eklersek, o
yemeğin anlamını daha iyi kavrayabiliriz.
Konseyin kuruluşunun 18’nci yaşı kutlanırken, artık ananevi hale getirilen, Kıbrıs Türk
basınına şu veya bu şekilde büyük katkılar koyan bazı değerli insanlara da “Onur Plaketi”
takdim edildi. Bu yılın “Onur Plaketini” alması uygun görülen kişiler, araştırmacı yazar Harid
Fedai, gölge oyunlarının usta sanatıçısı Mehmet Ertuğ ve uzun yıllar Avustralya’da yaşamış,
Kıbrıs Türkü’nün davasını bütün dünyaya oradan ses vererek anlatmış şair Türkây Ilıca’ydı.
Bundan tam 18 yıl önce merhum dava adamı İsmet Kotak bu organı kurmuş ve uzun
yıllar bu konseye hayat vermiştir. Bunun yanında uluslararası kimlik kazanması için çok
büyük uğraşlar vermiş ve neticede “Kıbrıs Türk Basın Konseyi” uluslararası basın
platformunda söz sahibi olmayı başarmıştır.
O bağlamda geçen yıl Acapulco Otel’de yapılan uluslararası kongrede, Şule Aker,
delegasyonların oylarının çoğunu alarak, “Dünya Basın Konseyi Başkanı” seçilmişti. O günkü
heyecanı unutmak mümkün değil. Ta Amerika’dan, Türkiye, Azerbaycan, Hindistan, Pakistan
ve daha nice ülkeden gelen delegasyonlarla tam bir ahenk içinde o genel kurulu tamamlamış
ve Şule Aker’i öyle önemli bir göreve getirmiştik.
Bu yemekte önemli konuklardan birisi de Dış Basın Birliği eski Başkanı Fevzi Tanpınar’dı.
Ve haliyle dışişleri eski bakanlarından Vedat Çelik de vardı. Ersin Tatar dostumuzu da
unutmayalım. O da bu anlamlı yemeğin konuklarındandı.
Gece 19.30 başlayan yemek, akşam saat 23.00’te bitti.
Bu kadar zaman neler mi konuşuldu?
Şule Aker Konsey Başkanı olarak açılış konuşmasında, Konseyin kuruluş amacına ve
ilkelerine değinirken, KKTC-TC Basın Konseylerinin işbirliğine de değinerek, basın etiğine ve
demokratik kurallar içinde yapılması gereken yayıncılığın daha bir özgürce gerçekleşmesine
vurgu yapmıştır.
Şule Aker’den sonra söz alan Türkiye Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Türkiye-Kıbrıs
Konsey çalışmalarına atıfla, Şule Aker’in bütün söylediklerine katıldığını, lakin Türkiye
basınının ve genel anlamda Türkiye’nin çok zor bir süreçten geçişini ifade ederken, insan hem
düşünür, hem de üzülür.
Gecenin en önemli konuşmasını gerçekten etkili anekdotları ve yaşadıkları ile oradaki
kalabalığa anlatan konuk bakan Tahsin Ertoğruloğlu gerçekleştirdi diyebilirim.
Gecenin başlaması ile Şule Aker’in şu ifadeleri, herhalde bütün geceye damgasını
vuracak konuların açılmasına sebep oldu diyebilirim. Şule Aker açılış konuşmasının sonunda
şöyle demişti:
“Arzu eden arkadaşlarımız Dışişleri Bakanımız Sayın Tahsin Ertoğruloğlu’na arzu ettiği
bir soru sorabilir.”
Böyle bir fırsat doğar da Kıbrıs sorunu açılmaz mı? Elbette açılır.
2
Gazeteci dostum Akay Cemal’in sorusu, Kıbrıs görüşmelerinin gidişatı hakkında bakanın
ne düşündüğü ve ne gibi saplantılar yaptığına dairdi.
İşte o sorunun cevabını, bütün gece sürecek sorular-cevaplar silsilesi içinde Tahsin
Ertuğruloğlu’nun yaptığı açıklamalar hayli ilginçti. Temelde Rumlardaki bu zihniyetle Kıbrıs
sorununun çözümlenmesinin mümkün olmadığını ifade ederken, Annan Planı’nın
görüşüldüğü ve bizzat kendisinin de imza için Kopenhag’a davet edilişinde yaşadığı
sıkıntıları, Denktaş-Tahsin görüşmelerindeki stratejiler, Ankara’nın Kıbrıs konusunda
izlediği politikayı ve daha nice, bir kitaba sığamayacak kadar önemli açıklamaları anlattı.
Gerçekten o yaşananlar hayli ilginçti. Özellikle dönem Dışişleri Bakanlığı’nı yaşayan bir
kişi olarak büyük güçlerin ve özellikle AB ile Amerika temsilcilerinin yoğun baskılarını ve o
kabul edilmez çirkin davranış biçimlerini nasıl bertaraf ettiğini en mükemmel şekilde anlatmış
ve bütün oradaki konukları hayli etkilemiştir.
Tahsin Ertuğruloğlu’nun atıfta bulunduğu bir gerçek daha vardır ki, Anavatan Türkiye
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs konusunda çok sağlam duruşu ve insana
güven veren açıklama ve tavırlarıydı.
Ve Tahsin şöyle diyor....
“Bugün Kıbrıs konusunda en sağlam duruşu Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip
Erdoğan sergilemiş ve hala sergilemektedir. Akıncı’nın Kıbrıs sorununda yanlışları olsa da,
kesinlikle Ankara’nın sözünden çıkması mümkün değildir. Akıncı’nın yapmış olduğu en
önemli hata, karşı tarafa harita vermesiydi.”
Tabii bu açıklamalar üzerine pek çok konu tartışılmış ve orada bilinenlerle bilinmeyenler
kıyaslanmıştır diyebilirim.
Harekât Komutanlarından ve Kıbrıs işlerinden sorumlu TC eski Bakanlarından Orhan
Kilercioğlu’nun anıları da hayli ilginçti. Harekatın arifesinde Türk askerinin yapmış olduğu
çıkarma hazırlıkları o anın gözlemleri ve nereden nereye geldikleri hususlarını tümden
anlatırken, “Bugüne kadar yayınlamış olduğum sekiz kitabımdan dördü Kıbrıs’a dairdir”
sözleri, O’nun ne kadar Kıbrıs aşıkı birisi olduğunu gösterdi.
Kısacası öylesine bir 18’nci doğum gününü kutladık Kıbrıs Basın Konseyi olarak. Nice on
sekiz yıllara, diyorum.