Osman Güvenir

Osman Güvenir

KLASİK BİR BAYRAM YAZISI

Kurban Bayramı... Bütün müslümanlar için kutsal bir gün... Evvela
yazımın başından, bütün okurlarımın Kurban Bayramı’nı yürekten
kutluyorum.
Böyle günlerde her yazılan yazıda sevgi, kardeşlik ve dostluk temaları
vardır. Bayramın kutsallığını ve o derin anlamını idrak edebilmek için, insanın
yüreğindeki bütün kinler ve nefretler fırlatılıp atılmalıdır.
Genellikle bayramlar üzerine camilerde veya televizyonlardaki dini
konuşmalarda hep bu güzel duygular dile getirilir.
Esasında bugün kaleme alacağım “Bayram” yazımın diğer bayram
yazılarımdan bir farkı olmasını istedim. O nedenle “klasik” veya “kalıplaşmış”
bayram mesajlarından ziyade, “Bayram”ın şarkılarımıza, günlük hayatımıza nasıl
yansıdığına değinmek istedim.
Hani derler ya...
“Bayram gelmiş neyime, kan damlar yüreğime” o şarkıdaki gibi...
Bu şarkının derinliğinde, sevinçle acıların çakışması ve tezatları vardır
esasında. Bir taraftan bayram gelmiş ama, adamın içi kan ağlıyor. Herhalde bu
şarkının sözlerini yazan şair veya söz yazarı, o anlamda ifade etmek istemiş
duygularını.
Günlük hayamızın akışı içinde “Bayram” sevinci, çok önemli bir olayda şu
ifadelerle anlatılır:
“Bugün evimizde bayram var!”
Bu sözlerin anlamını anlayabiliyor muyuz?
Uzun zaman evlatlarını bir araya getiremeyen anne babalar, yıllar sonra
bütün evlatlarını yanında görünce “Bugün evimizde bayram var” derler.
Bence o bayram, bir anne baba için en önemli bayram değil mi?
Hangi anne baba tüm evlatlarını bir arada görmek istemez?
O bir özlemdir...
Herkesin hayatında özlemler, acılar ve sevinçler vardır elbette.
Özlemler, acılar ve sevinçler evrenseldir esasında. İşin kökünde insan olmak
var. Şayet siz insansanız, savaşları, bireysel kavga ve kinleri düşünmezsiniz
ama evlatlarınızı hep özlersiniz.
Öyle anne babalar vardır ki, yıllarca evlatlarını göremezler. Hep o özlemle
yanıp tutuşurlar.
Aile içi husumetler ve küslükler de bazen bütün evlatları bir araya
getiremez. Bu durum ise, bir başka acıdır anne babalar için.
O bakımdan insanın en sevdikleri evine misafir olunca, o gün, onlar için
“Bayram günüdür” bana göre.

Kurbanlık koçlar da insanları yaşamlarında ironik bir varlık oluşturur.
Çok yakın iki dostun buluşmasında “Nerdesin be koç? Çoktandır seni
göremiyorum” sözleri yer alabiliyor.
Esasında “Koç” kelimesi iki anlamda kullanılır.
Özellikle Türkiye’de “Koç” kelimesi, “yiğit” anlamındadır. Şayet bir
komutan, kahraman bir askerin kahramanlıklarını takdir etme adına, “Hoş
geldin koçum” diyebiliyorsa, o asker çok büyük işler başarmıştır demektir.
Lakin bizim şu minnacık Kıbrıs’ta. O da, “Koç” kelimesinin eşi
tarafından ihanete uğramış erkek için kullanılmasıdır.
Böyle bir duyumda fısıltı halinde konuşmalar başladı mı, “Bırak yahu
P...gi, Büyük koç. Boynuzları hayli uzadı” derler.
Bir yerde koçluk, vefasızlığın da çağrışımıdır.
Sanırım şamanizmden gelen bir adet vardır. Özellikle köy yerlerinde
insanlar kapılarının üzerine boynuz çakarlar. O boynuz çakmanın da nazardan
korunma anlamı taşır.
Bayram günü doğan çocuklara, eskiden “Bayram” adını verirlerdi. Yani
mübarek bir günde doğan çocuğun da şansı olmalıdır diye düşünürler ve ismini
“Bayram” koyarlar.
Biz Kıbrıslılar öyle aşırı dinci değiliz. Özellikle Türkiye insanı,
bayramlara, oruca, kurbana ve dini günlere çok büyük önem verirler. Hiç
bilemediniz, mutlaka Cuma namazına giderler. Bayram namazlarını da hiç
kaçırmazlar.
İşte bizim Kıbrıslılar da senede iki kez hatırlarlar müslümanlıklarını. O da
“Her bayram sabahı kılınan bayram namazları”dır anlayacağınız.
Birisine “Camiye gider misin?” diye sorduklarında, sanki her gün camiye
gider gibi bir yanıt verir.
“Elbette giderim. Hem de her bayram, her bayram” der.
Her şeye rağmen hayat güzeldir ve sevinçler hep güzellikleri anlatır. O
bakımdan güzel ve sevgi dolu bir bayram dilerim.

<