ASIM ÇALIK

ASIM ÇALIK

Kocaman ezberini bozdu

1995-2001 yılları arasında altın bir dönem geçirmiş, altı sezonda beş lig şampiyonluğu kazanmıştı
Manchester United. Alex Ferguson’la kazanılan Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunun birisi de bu dönemde
elde edilmişti.
Altın neslini yakalamıştı o dönemde United. Bizim Türkiye olarak bir türlü parlatamadığımız alt
yapımızın aksine Kırmızı Şimşekler; David Becham, Gary Neville, Paul Scholes’u gibi oyuncuları dünya
futbol sahnesine hediye etti ünlü hocanın yönetiminde.
Ancak 2002 sezonunda ortaya konan kötü futbolun yarattığı baskı sonucunda oyun tarzlarını
değiştirmek zorunda kalmışlardı. Topa sahip olma oranlarına odaklanmaktansa, topu ileriye daha nasıl
hızlı taşırızın hesabını yaparak oynamaya başladılar ister istemez. Roy Keane’nin sistem içinde olması,
United adına çok önemliydi ve takım onun liderliğinde topa sahip olma konusunda hiç problem
yaşamamıştı.
Ferguson’a göre topa sahip olmak, topu tutmak, topla rakibe göre daha fazla oynamak adeta din
gibiydi Manchester United’ın futbol kültüründe. Bu konudaki görüşünü şöyle noktalayacaktı İskoç teknik
adam; “Fakat rakibin üzerine gitmeden topa sahip olmak vakit kaybıdır”.
Fenerbahçe United gibi altın çağını yaşayacak alt yapıdan oyuncular çıkaramadı hiçbir dönem belki
ama içinde bulunduğumuz döneme baktığımızda çok yetenekli ve çok değerli oyunculara sahip olduğu
muhakkak. Neto, Joseph, Valbuena, Guiliano, Soldado, Janssen belki Becham, Neville, Scholes kadar elit
olmasalarda Fenerbahçe için çok önemli isimler.
EKİCİ YOKTU AMA OZAN YILDIZLAŞTI
Alex Ferguson’un Hayat Hikayem kitabında söylediği gibi Aykut hoca için de çok önemliydi pas
oyununu oynayıp topa sahip olmak. Din kadar önemli mi onu bilemeyiz belki ama Malatyaspor maçının
özelinde iki temel değişiklik yaptı Kocaman. Karakterinin dışına çıktı taktiksel anlamda.
Belki amaç yine topa sahip olmaktı ancak bu sefer Ferguson’un da hisselerine tercüman oldu
oynattığı futbolla. Hedefde rakibin üzerine gitmek vardı elbette vakit kaybına sebebiyet vermeden.
Fenerbahçe hem çabuk hem hızlı, hem aç, hem istekli, hem top ayağındayken hem de topu
kaybettiğinde ileri doğru yaptığı presle topu rakip kaleye götürmeyi hedefledi “yan-geri” pas ikilemine
girmeden.
Bu oyun tarzı 60’dan sonra eski gereksiz paslaşmalara dönsede zaman zaman, haftaya derbinin
olması, skor avantajıyla uzun süre devam eden oyunda fabrika ayarlarının az da olsa bozulması normal
karşılanmalıydı. Ayrıca bu dönemde Soldado-Fernandao- Janssen’le pozisyonlara girilmesi de
küçümsenemezdi.
Kocaman’ın diğer önemli mantalite değişikliği de 3-1’e gelen oyunun kaderini değiştirmek adına
68’de yenilen golden sonra, sahada Fernandao varken, Topal’ı alıp oyunu tutmak yerine, 71’de
Vincent’le çift santrafor’a dönüp rakibine kendini yeniden kabul ettirmek istemesiydi. Bu da cesaret
anlamında Kocaman’ın hanesine konabilecek büyük bir artı puandı doğrusu.
Yeni Malatyaspor’un en büyük şansızlığı birer dakika arayla yediği iki goldü. Bakmayın siz ilk yarının
3 farkla bittiğine. Eğer Boutaib biraz becerili, biraz da şanslı olabilseydi eğer, devre 3-2 bitebilir, ikinci
yarıda bambaşka bir senaryo izliyor olabilirdik Kadıköy’de.
Aykut Hoca’nın Joseph-Ekici tercihiyle Atiba-Oğuzhan tarzı bir merkez orta sahayla oyuna
başlaması muhtemel bir oyun seyredecektik hep birlikte aslında. Ekici’nin sakatlığı evdeki hesabı çarşıya
uydurmasada derbi için Aykut Hocanın kafa karışıklığını şimdilik giderdi gibi. Derbiye “Joseph-Ekici mi
yoksa Joseph-Ozan mı?” derdinden kurtardı kendisini Kocaman. Ozan düzelen grafiğini üst noktaya taşıdı
Malatya maçında. Derbi için taktik tahtasına yazılacak ilk isim Joseph-Ozan ikilisi olacaktır artık.

<