SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

KOMŞU, KOMŞUSUNA ALIŞTI..

Yaşamı programak, düzenli bir geleceği hazırlamak anlamına gelmez. Öyle beklenmedik anlar yaşanır ki, evdeki hesap çarşıya uymaz. Kapıdan dışarıya adım atığınızda ya bir sağanak yağmura, dolu ya da kasırgaya dönüşen rüzgara yakalanabilir; irkilerek evinize çekilebilirsiniz. Yaşamın tadını kaçıran olaylar mantar gibi birden boy gösterir. Depremler, yangınlar da diğerlerine benzer acil olayların zincir halkalarıdır. Güven içinde bir gün geçirmenizi kendinize telkin ederken sağlık sıkıntılarına da düşebilirsiniz.

Yaşadığımız kürede o kadar davetsiz tehlikeler mevcuttur ki, bunları algı ve bilgi alanlarımız içinde çözmemiz mümkün değildir. Böyle durumlarda düzenli bir günlük yaşam için başına neler geleceğini hesap edenler, özel stratejiler geliştirebilirler. Olaylar nasıl uc verecek düşüncesinin tahliline dayanarak:

“Görelim, ayine-i devran ne gösterir” diyenler, genelde beklemeyi tercih edenlerdir.

Yaşam düzenindeki her değişiklik insanların huyunu da etkiler.

Sözgelimi, şu musibet Koronavirüs salgınından sonraki yaşam tarzımız, hayal edemediğimiz kusurlarımızı da ortaya çıkardı. sosyal ilişkilerimizde duruma uğrattığımız “komşuluk” duyguları, birden ön plana çıktı. Virüs tehlikesi nedeniyle evlerde zorunlu karantina uygulanmaya başlanınca insanlarımız komşu kültürüne alışkanlık kazandı. Evlere, odalara tıkılıp çevreyle bağları zorunlu takıntıya uğrayanlar, komşularına muhabbetle bağlanmayı öğrendiler. Pencerelerden, balkonlardan “komşuluk” hatırlarını üst seviyelere çıkaracak selam işaretleriyle yakınlaşmalar kuruldu. Giderek uzaktan, yakından söyleşiler, dertleşmeler, sıkıntı dağıtıcı sözler sarf edildi. Koronavirüsünün öldürücü salgını konuşma konularının merkezine oturtuldu. Daha yakın mesafede oturanlar, birbirlerine yemek tarifleri mesajları göndermeyi ihmal etmedi.

Koronavirüs başından beri güven sağlayıcı bir tavır ve önleyici etkinliklerle kamuoyuna anlatan Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, iyi puan topladı. Bilgilendirme toplantılarında erken tedavi şansına sahip bir ülke olduğumuzu kanıtladı.

Sosyal çevrelerde aynı sitelerde, aynı apartmanlarda oturanlar; komşularının kimler olduğunu bilmeden bir yol izlerlerdi. Birbirlerine bitişik, yakın mesafelerde oturanlara komşuluk kimliğiyle bakılır. Büyük kentlerde “duyarsız komşuluklar” hep yadırganacak ayıplı sorunları teşkil ediyordu. Oysa, bizim geleneksel kültürümüzde komşuluk ilişkileri, akrabalık kadar önemsenirdi.  Bunun somut örnekleri halk arasında şöyle anılırdı: “Ev alma, komşu al.. Komşu komşunun külüne muhtaçtır..”

Komşulara ilgi duyduğumuz ihtiyaç, içimizdeki “unutulmuş” yanımızı ortaya çıkardı. Korona korkusunu dindirmek için dikkatler, komşularla avunmaya bağlanınca, hayatına normal akışı, bilinen bilinmeyen komşuları birbirine yakınlaştırdı.

Şunu iyice öğrendik ki, “komşu komşunun külüne muhtaçtır.” sözü, huysuz, bencil, kırgın komşuları, “gönül” bağlarına yakınlaştırdı.

Aklınızın bir köşesinde kalsın ki, sıkıntılı ve kederli günlerde dayanışmayı komşularınızda bulabilirsiniz.

Asrın mikrobu Koronavirüsün hangi koşullarda insanlara bulaştığını duymayan kalmadı. Ama, aramızda hala “sağır sultan” havasına bürünen pervasız, korkusuz cahiller dolaşıyor. Evde kalın, mesafeli durun, temizlik kurallarına uyun, maskesiz dolaşmayın. Toplumun sağlığı için sorumluluk duygusunu taşıyalım.

NE DEMİŞLER: “Hayatın sırrı şudur: Beğendiğinizi yapmayın. Fakat, yaptığınızı beğenin.” (İngiliz sözü)

<