ZEKİ GÜVEN

ZEKİ GÜVEN

KORKTUĞUM BAŞIMA GELDİ

Ah bu insanoğlunun başına neler geliyor. Başımıza gelenlerin sorumlusu biz miyiz? Başkalarının hiç mi suçu yok? 

Merhaba değerli okurlarım, bu yazımda başımıza gelen durumların bizden mi yoksa başka bir kaynaktan mı geldiğini inceleyeceğiz. “Korktuğum başıma geldi” sözünü hemen hemen hepimiz kullanmışızdır. Başımıza gelen korktuğumuz için mi yoksa bildiğimiz için mi geliyor? Genelde bu sözcüğü olmasını istemediğimiz fakat tahmin ettiğimiz durumlarla karşılaştığımızda söyleriz. Peki olmasını istemiyoruz ama böyle bir ihtimal de var. Öyle mi?

Konuya önce korkuyla başlamak istiyorum. Korkuyu biz nereden öğrendik, hiç aklımıza geldi mi? Şöyle küçüklüğümüze doğru gidelim. Küçükken kapının arkasına geçip aniden annenizin karşısına çıkıp “böö” dediğiniz oldu mu? Ben yapardım ama hemen kaçardım. Yoksa terlikle yüz yüze gelebilirdim. Yani kısacası korkutma oyununu küçük olan herkes oynamıştır. Peki bu oyunu nereden öğrendiniz. Bebeklerle oyun oynarken ellerinizle yüzünüzü kapatırsınız ve birden açarak “ceg ee” diye bir tepki gösterirsiniz. Oda buna güler ve aslında irkilir. İlk korkuyu burada fiziki bir şekilde öğreniriz.  Daha sonra “cıs” “şişşt” “yapma” “elleme” gibi çevresel tepkiler başlar. Bunlar sadece sözel olmaz. Ebeveyniniz veya büyüğünüz yapılmasını istemediği durumlara karşı sözel tepkimenin yanında fiziki eylemlerde de bulunur. Bu sırada yapmamanız için sizi korkutarak amacına ulaşmaya çalışır. Bu durum, sizin eyleminize göre şiddeti değişmektedir. Korku duygusu acı hissine, kaybetme korkusuna ve bilinmeyenin korkusuna kadar devam eder. Çünkü bu dünya da insanları eğitmek ve bir düzene koymak için korkuyu öğretmelidirler. Korkuyu öğrenen bireye her istediğinizi kolayca yaptırabilirsiniz. Belki sizde çevrenizdekilere korku hissini vererek amaçlarınıza ulaşıyorsunuz. Çünkü korku, toplumları hizada tutan, sorgulatmayan, isyan etmeden yaşamlarının devamını sağlayan kolektif bir sistem. Şimdi konumuza tekrar geri dönelim. Korktuğunuzun başınıza gelmesi nedir?

Korku, 100 Hertz titreşime sahip bir duygudur. Bu titreşim düştükçe çevreyi eleştirme, kin, kendinden utanç duyma gibi durumlara yol açar. Burada şunu anlatmak istiyorum. Yaşadığımız her an da zihnimiz belli bir titreşim yayar. Bu titreşim 100 hertz ve altında olduğu sürece aynı frekanslara yakın durumları kendimize çekeriz. Böylece korktuğum başıma geldi sözünde, yaydığımız frekans korku titreşiminde olduğu için olumlu bir durum olması söz konusu değildir. Eğer korktuğunuz başınıza gelmiyorsa, aslında korkmuyorsunuz demektir.

Başımıza nelerin geleceğini bizler tayin ediyoruz. Bu anlamda iyi düşün iyi olsun felsefesi bizi bu durumlardan kurtaracaktır. Çevremizde duyduğumuz, gördüğümüz her olumsuz durum bizim frekanslarımızı aşağı doğru çekmektedir. Böylece toplumsal bir bilinçle hepimiz titreşimlerimizi kontrol edemiyoruz ve düşürüyoruz. Şimdi bu durumdan kurtulmanın tek yolu farkındalıktır. Duygularınızı gözlemleyin ve farkına varın. Böylece onları kontrol ederek frekansınızı yükseltecek ve bu durum çevrenize de yansıyacaktır. Böylece yüksek bir frekansla korkmadan yaşayacak ve başınıza hep güzel şeyler gelecek.

Sevgilerimle…

<