KORKUNUN KAYNAĞI GELECEEKTE YATAR
Korku, doğal bir duygudur. Herkesin bilinç altında çeşitli korku duyguları barınabilir. Tehlikeyle karşılaşan her insan korkar.. Bu duygusunu dışa vurmasa da içinden endişe dolu anlar yaşar.
Tehdit oluşturan herşeye karşı duyarlı insan korku krizine girmişse, iradesini kullanamaz duruma düşer. İnsanı korkusuz kılan güç, korkuya yenilince panikleme durumu başlar. Akıl, kumanda yetkisini kaybeder. Çevresinde bir şeyler tıkırdasa bütün benliği titrer.. Korktuğu şeyin başına gelmemesi için ürktüğü şeyden uzaklaşmak, kaçmak ister.
Dış ülkelerdeki toplumsal çatışmalara, terör kaynaklı olaylara bakıldığında bizim insanımızın, korkuya pabuç bırakmayan bir yapıda oldukları kolayca fark edilecektir. Milletçe yürek dokuları sağlam insanlarız.
Kişi, yaşamında herhangi bir tehlikeli olaya bulaşabilir. Bu durumda, “Korku Allah’tan korkmayandan” tipli, kötü düşünceli bir kimseyle karşılaşabilir. Başına gelecek bir tehlikeye engel olmayacağını düşünenler hiç kaygıya kapılmadan, “Korkunun ecele faydası yoktur.” Sözünden de güven duymalıdır.
Aslında korkulacak şey, korkunun kendisidir.
İktidar sahibi kimseler, kendilerinin “korkusuz” sayılması imajını, topluma yerleştirmek isterler. Bilgin Friedrich der ki:
“Korkak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredersin.”
Başka bir bilgin Milan Kundera’nın görüşü daha değişiktir:
“Korkunun kaynağı gelecekte yatar. Kim gelecekten kurtulmuşsa, korkacak hiçbir şeyi yoktur.”
Buna karşılık Stefan:
Sabırsızlık korkudur.” der. Korkunun mantıktan daha kuvvetli olduğunu öne süren ve çaresizliğin saplantılı fikirlere dönüşebileceğini kanıtlayan açıklamalar da vardır. Albert Camus’un, aşağıya aktaracağımız şu düşüncelerini, okurlarımız nasıl değerlendirirse değerlendirebilirler:
“ Ölüm korkusunu aşmadıkça insan için özgürlük yoktur.”
Korkuyla ilgili bu mesajların bir de eski şarkılardaki anlamına göz atalım:
“Güneş her akşam batıp hergün doğuyorsa,
Çiçekler solup solup tekrar açıyorsa,
En derin yaralar kapanıyorsa,
En büyük acılar unutuluyorsa,
Neden KORKULUR hayatta, söyleyin bana..”
Psikologlar, korkunun doğuştan gelen iç tepkilere bağlı bir olay olduğunu belirtirler. Korkuyu silen bir tutum, içindeki akılcı güçleri sonuna kadar kullanmakla kazanılır. Korkuyu dağıtmanın bir yolu da, özlü ve anlamlı şarkılardan geçer. Korku kompleksimizi devre dışı bırakıp, yüreğinizi ağızınıza getiren, kanınızı beyninize çıkaran ürkeklikten uzaklaşın. En tehlikeli anlarla bile kuş kanatlarıyla süzülmesini öğrenin.
Aniden bir şarkı dinleme vaktini ele geçirirseniz, sözlerine gülmeyi ve gülümsemeyi hatırlatan ilginç ifadeler ekleyin.
Behiye Aksoy’un dokunaklı bir şarkısını hatırlatalım:
“Her sabah uyandığımda seni buldum yanımda.”
(Sabahları gözünü “zam”la açanlar bunu düşünebilir.)
Şarkının ikinci satırına bakalım:
“Bir nefes gibi muhtacım sevilmeye, sevmeye,
“Yokluğun gelir gibi dolaşıyor kanımda.” ( Bu da temiz hava, oksijen olmalı..)
Sadri Alışık, şakayla karışık şarkı söylediği günlerde bol bol güldürür:
“Şimdi sen kimbilir nerelerdesin?”
Gelir gecelerden sesin koşarak..”
( Basın özgürlüğünü bu şarkıyla bağdaştırırsanız, arzular bir hayal olmaktan çıkar.)
Ünlü filozoflar, sosyal psikoloji araştırmalarına, keşke şarkı sözlerini de ekleselerdi, korkunun gülünç boyutu ortaya çıkardı.
Yeri geldikçe kendinizi şuna inandırın:
“Korkuya kulak asmayın,
Korkutana bakın..”