Köşe yazılarında erazyon...
Son yıllarda televizyonlarda ve gazetelerde yeni gazeteciler, yeni düşünürler, yeni tarihçiler, yeni stratejistler tanıdık.
Açın gazete sayfalarını, imza sahiplerinin çoğu kin kusmakta, bilmediği konuları bilir gibi sunmaktadır.
Açın televizyon kanallarını, hemen hemen her kanalda kerameti kendinden menkul gazeteciler, tarihçiler, stratejistler aklına geleni değil, ağzına geleni söylemekte tereddüt etmemektedirler.
Bu yeni türediler gerçekte birer yalakadırlar. Ama yalakalığı dahi yüzlerine gözlerine bulaştırmaktadırlar.
Dolayısıyla televizyonlar da, gazeteler de bunların yalakalığının sululuğu içinde yüzmektedir.
Batı gazete ve televizyonlarında konularının uzmanları vardır.
Sahalarını ilgilendiren konularda onlar davet edilirler, onlar konuşurlar.
Ama onlar devamlı kendilerini yenileyen, yalnız ülkelerinin değil dünyanın gündelik olaylarını izleyen şahsiyetlerdir.
Bizde yeni türeyen tarihçilerin çoğu kulaktan dolma, mahalle kahvesinde konuşurcasına abuk sabuk masallarla insanları yanlışlara sevk etmektedirler.
Stratejistler geçinenlerin çoğu bilgisayar bilgiçliğiyle, milletin zekasıyla alay etmektedirler.
Öyle adamlar var ki; emekli olduklarında askeri liseye giren subay adayları bugün emekli olmuşlar, ama onlar hangi askeri konu gündeme gelse, bir saat önce Genel
Kurmay karargâhından çıkıp gelmiş gibi konuşmakta beis görmemektedirler.
Düşünür geçinenlerin çoğu geçmişin dehlizlerinden günümüze bakmaya yeltenmektedirler.
Gazetecilere gelince, son elli yıldan söz ediyorum; Falih Rıfkı'nın cumhuriyetçiliği, Peyami Safa'nın felsefeciliği, Ahmet Emin Yalman'ın demokratlığı, Bedii Faik'in espritüelliği, Çetin Altan'ın ironisi, Burhan Felek'in çelebiliği, Necip Fazıl'ın kavgacılığı, Hüseyin Cahit Yalçın'ın particiliği, Nizamettin Nazif'in külhanbeyliği, Metin Toker'in muhalefeti, Orhan Seyfi'nin şairliği, Yusuf Ziya'nın Türkçesi, Aziz Nesin'in mizahı bugün yoktur.
Onların yerini cumhuriyet düşmanı, felsefe bilmez, demokratlığı kabul etmez, espriyi anlamaz, ironiden haz etmez, çelebiliği teslimiyetçilik sanan, kavgacılığı yumruklaşma zanneden, particiliği kazanç kapısı gören, külhanbeyliği narayla karıştıran, muhalefeti tanıyamayan, şiiri manzumeyle bir tutan, güzelim Türkçe'yi yabancı sözlerle anlaşılmaz kılan ve mizahı yok sayan gazeteciler aldı.
Gazeteleri ve televizyonları yönetenler bunlardan memnun olsa gerek, kimse dünyada olup bitenle ilgili değil.
Tek pencereden, at gözlüğü ile olaylara bakıyoruz. Filistin konusunda konuşanlar; vazgeçtik batı dünyasından, İslam dünyasında yazılandan, çizilenden bile habersizler.
Ukrayna konusunda yorum yapanlar, Rusya'nın, Avrupa Birliği'nin ve Amerika'nın değer ölçülerinin farkında değiller.
Malezya uçağının düşürülmesinin altında yatan niyetin ne olduğunu söyleyene ben rastlamadım.
Çin, Rusya, Brezilya, Güney Afrika ve Hindistan bir araya gelerek 100 milyar dolar sermayeli yeni bir banka kurdular, kimsenin umurunda değil.
İŞİD denilen örgüt, insan kafası kesiyor, kadını taşlayarak öldürüyor, dünya televizyonları ve medyası bunu ana haber yapıyor, bizde kimsenin ilgisini çekmiyor.
Kıbrıs'ın bağımsızlığı kırk yaşında! Bir gazetede köşe yazısı, her hangi bir kanalda bir söyleşi yok.
Varsa iç siyaset, yoksa iç siyaset!