KÜRESEL ISINMA
Dünya tartışıyor ama, Türkiye iç gündemi nedeniyle “ Küresel Isınma”yı rafa kaldırdı. Oysa akademik çevreler bu tartışmayı tüm şiddetiyle sürdürüyor.
Hatta BM bir “Küresel Isınma” raporu yayınladı…
Raporda belirlemeler çok ürkütücü..
Küresel ısınma nedeniyle dünyada 2100 yılı sonu itibariyle 6 derece, Türkiye'nin yer aldığı Akdeniz Havzası'nda ise 6 ile 12 derecelik sıcaklık artışı bekleniyor.
Yapılan araştırmalara göre son 500 yılda dünyanın ritmik olarak ısındığını ve soğuduğunu, yaklaşık 120 yılda bir iklimin ısınıp, tekrar soğuduğu belirlenmiş
Bu ısınma ve soğumaya bağlı olarak canlıların çeşitli değişimler geçirdiği de ifade ediliyor. Bu değişim doğanın kendi dengesi nedeniyle olmuş. Ama bu son iklim değişikliğinin müsebbibi ise insanoğlunun bizzat kendisi.
Bilimsel araştırmalar Sanayi ve endüstri devrimiyle birlikte sera gazlarının salımı ile karbon emisyonu gibi nedenlerle 1950'li yıllardan bu yana sıcaklıkta hızlı artış görüldüğünü, son yıllarda da küresel iklim değişikliklerinin yoğunlaştığını gösteriyor.
Bilim insanlarına göre; “Küresel ısınma dünyanın çoğunluğunda görülüyor. Bazı yerlerde ise soğuma söz konusu. Türkiye'de de maksimuma yakın bir sıcaklık artışı olduğu görülüyor. Küresel ısınmanın en yoğun olduğu bölgedeyiz. 2100 yılı sonu itibariyle dünyada ortalama 6 derecelik sıcaklık artışı beklenirken, Türkiye'nin de yer aldığı Akdeniz Havzası'nda ise 6 ile 12 derecelik artışlar bekleniyor. Gelecekte sıcaklık artışı, enlem ve rakıma göre değişecek. Deniz seviyesinden çıktıkça, küresel ısınmanın etkisi daha da artacak.”
Küresel ısınmadan özellikle ılıman kuşaktaki coğrafyanın daha fazla etkilenmesinin beklendiği önemli bir belirleme. Küresel ısınma nedeniyle Türkiye’de önemli topografik değişimlerde oluşacak.
Türkiye'yi etkileyecek küresel ısınma nedeniyle coğrafi anlamda topografik yapısında da farklılıklar olacağını söyledi.
Yapılan çalışmalara göre; Küresel ısınma tatlı su kaynaklarını ciddi anlamda etkileniyor. Bilindiği üzere dağ buzul kütleleri tatlı su kaynaklarının temel unsuru. Küresel ısınma nedeniyle oluşan ani yağış ve oluşan seller tatlı su kaynaklarında önemli sıkıntılara neden oluyor.
Isınmanın biyolojik muhasebesini yaparken 2-3 derecelik önemsenmeyen artışların temel nokta olduğunu ve bunun göz önünde bulundurulması gerektiği bilim insanları tarafından önemle vurgulanıyor.
İnsanların bir iki derecelik ısınmayı önemsemediği hatta kimi zaman memnuniyetle karşıladığı da bir gerçek. Oysa; 2-3 derecelik ısınma ileri süreçte daha yoğun olumsuz etkilere neden olacak. Canlıların yaşam alanlarıyla ilgili sorunlar yaşanacak. Mutasyonlar olacak, yok olmalar meydana gelecek. Böylesi bir sıcaklık değişiminin Akdeniz Havzası'nda ciddi kuraklığa yol açacağı belirtiliyor. Bir varsayıma göre de Kuraklık nedeniyle Cebelitarık Boğazı kapatılırsa, 10 bin yılda da Akdeniz'in kuruyacağı hesaplanıyor.
Türkiye'nin biyolojik zenginliğinin Anadolu'nun dağlarında yer aldığını, biyolojik zenginliği sağlayan endemik türlerin de Anadolu’da yoğunlaştığı bir gerçek. Böylesi bir değişimle bu flora zenginliği de tükenmeye başlayacak.
Türkiye, biyolojik çeşitlilik açısından dünyanın en zengin ülkelerinden. Her yüz türün 83'ü dünyada sadece bu noktalarda bulunuyor. Türlerin tamamı neredeyse buraya, yani Akdeniz Havzası’na ait. Dünyanın sahip olmadığı bir biyolojik çeşitliliğe sahibiz. Ne yazık ki birçok türün dağılımı, endemik yapısını tahlil etmiş bile değiliz. Türkiye'nin 11 bin bitki türüne sahip olduğu biliniyor. Hayvan ve diğer canlı türlerinin oranını ise bilinmiyor ve bu konuda da hiçbir çalışma yapılmadığı biliniyor.
Tahminlere göre, Anadolu'daki biyolojik çeşitliğin ve endemik türlerinin oluşumu, dünyadaki buzul dönemle ilgili. Soğuma dönemlerinde birçok canlının sığındığı yerin Anadolu olduğunu araştırmalar gösteriyor. Ama ne yazık ki bizim bunları korumak için bir çabamız yok.
Küresel iklim değişikliği etkilerinin azaltılması için doğal enerji sistemlerinin kullanılması gerektiği biliniyor. Türkiye’de doğal enerji üretimi için önemli bir coğrafi platforma sahip.
Yenilenebilir enerji kaynaklarımızdan olan ormanı enerji üretimi yerine rant uğruna yakıp kül etmekte üstümüze yok. Oysa ormanlar yenilenebilir ve en temiz enerji kaynakları olarak değerlendiriliyor.
Çevreyi kirletmekte üstümüze rakip tanımıyoruz. Son müsilaj felaketini bile bir başka rant projesiyle örtmeye çalışıyoruz ve bunu siyaset eliyle yapıyoruz. Karadeniz’den Marmara’ya taşınacağını söylediğimiz suyun iddiaya göre, belki Marmara’ya faydası olacak. Gerçi bilim adamları bu tezi pek doğrulamıyor ama yine de doğru kabul edelim. Eğer Karadeniz’den gelen su Marmara’da kalıcı ise mevcut müsilaji Ege’ye ve Akdeniz’e itecek demektir. Yani felaketin boyutunu büyütecek ve müsilajı uluslararası bir sorun haline getireceğiz.
Ayrıca iklim değişikliklerinin, su kaynaklarındaki kirlilik artışı ile farklı türlerdeki balık göçleriyle su ürünlerine yönelik olumsuz etkileri söz konusu. Küresel ısınma nedeniyle göç ederek gelen Türkiye'deki balon balığı gibi zehirli balık türleri, deniz kestanesi artışı ve sünger ölümlerinin de küresel ısınma ve kirlenmenin etkileri arasında yer alıyor.
Yani ülke bir bilinmeze doğru gidiyor biz başka havadayız..
Sözde akil adamlarımız ise kayıp, ortalıkta görünmüyorlar…