MASKELENMİŞ KİMLİKLER DEMİŞTİK..
Başarılı bir insan olmak için eylem gereklidir. Hedef koymadan başarıya ulaşmak ta mümkün değildir. Yaşamınızı bir amaca hizmet vermeye adamışsanız seçiğiniz alanı iyi belirlemeniz lazımdır. Şayet iyilik yapmaya odaklanmışsanız bunun manevi karşılığını beklemeniz doğaldır. İyilik yaptığınız her neyse, bundan güzel duygular yükleneceğiniz muhakkaktır. İçinize tatlı bir huzur yerleşmişse dünyalar sizin olmalıdır. Sevgi dolu iyiliklerin karşılığı manevi bir ödül sayılmalıdır. Hatta, iyilik ettiğiniz kimseden teşekkür beklemeyi bile düşünmeyiniz.
Ne yazık ki bizim toplumumuzda, her yapılan bir iyiliğin karşılığı beklentisi yaşanmaktadır. Bu konularda hepimizin ortak bir yanı ve yargısı vardır. Başkaları için hep iyilik düşünen ve isteyen insanlara:
“ İyi kalpli, iyi gün dostu” deriz. Ancak, iyi de olsa, kötü de olsa, beğenilir bir durumun koşulları da yanlış hesaplanmamalıdır.
Eğer, hayatınızda bir terslik çıkınca kendinizi hüsrana çekme gibi bir alışkanlığınız varsa, kötümser duygularla zihniniz sakin ve sessiz kalamaz.
Birisine bir iyilik yaptıktan sonra, neden onlar da benim için aynı şeyleri yapmıyor, diye düşünürseniz, daha çok strese gireceksiniz.
Yaşamımızı kusursuzmuş gibi görmek, başkalarını suçlama huyumuzu öne çıkarır.
Toplumsal düzeydi, iyilik maskesine bürünmüş bir kişilik taşıdığınız anlayışı yerleşir..
Bizim halk geleneğinde, şu özlü sözü büyük önem verilir:
“İyilik yapın ve karşılığını beklemeyin..”
Hatta, şöyle bir deyiş de sık sık kullanılır:
“İyilik et denize at.. Balık bilmezse Halik bilir..”
Ömrümüzü hep böyle övgü kazanacak şeylerle beğenilen ve takdir edilen insan olarak tanıtmaya çalışırız. Dikkat edersiniz, sevgiler, hiç bir vakit iyiliklerle sunulamaz. Hiç kimse böbreğe muhtaç bir insana böbreğini iyilik olsun diye vermez. Bir hayat kurtarmak için üstün insanlık duygularıyla hareket edilir. Bu gerçeği yaşamına yer etmiş bulunan insanların kutsal değerleri böyle ortaya çıkar.
İyilikler, yürekteki sevginin kaynağında barınabilirler. İnsanlar kadar hayvanları da seven, onlara değer veren kimseler şefkat ve merhamet duyguları kabardığında, toplumun önünde “iyi kalpli” olarak anılırlar.
Yüreğimizi “vatandaşlık görevlerine” açarken, karşımıza çıkacak olaylar karşısındaki kişilik “etiketlerimizi” doğru yerine yapıştıralım. İyilik bir meziyettir.. Buna karşın “İyi gün dostu” olmak, daha ayrıcalıklı bir insanlık eseridir.
Bu yanılgılarla dolu bir yaşam izleyen toplumumuz, koronavirüs salgını nedeniyle öz benliğine kavuşur hale geldi. Ölümcül virüs dehşet saldıkça evlerinde karantinaya çekilen vatandaşlar, insancıl yanlarıyla başbaşa kaldı. İçindeki sınırsız duygular birden tükendi. Kapalı alanda yaşama zorunluluğuna uyum sağlayamadı. Fizyolojik yapısı, toplumda kontrol altında tutamadığı bencillik alışkanlıklarıyla bağdaşamadı. Evde kalma yasakları devam ettikçe bunalımlarını bastırmak çareleri aradı. Bu ortamda önemli bir olgu ortaya çıktı. Komşuluk ilişkileri kaynaştı. Sonraları sosyal mesafe kuralları konularak kademeli dışarı çıkabilme kolaylıkları sağlandı. Ancak, pek çok vatandaş, evinin eşiğinin açıp, dışarıya çıktıktan sonra tekrar kural tanımaz, bencil davranışlarına yöneldi.
Koronaya karşı, korunma kurallarında bencillik duygularına yenik düşen vatandaşlar, akıl almaz tutarsızlıklarla kötü örnek oldular.
Bu tipler, korona öncesi, aykırı kimliklerini, yani çarpık düşüncelerini maskelemiş gibi görüntü verirlerdi, koronavirüsü zorunlu hale getirdiği maskelenmiş yaşamımıza baktıkça, içlerinde benlik çatışması yaşayan ve kişiliklerini hep örtüleyen insanları da unutmayalım.
Maskelenmenin çeşitlerinden biri de bu olunca, şu sonucu ortaya çıkaralım:
“NE KADAR ÖRNEK VATANDAŞIZ?”