Medeniyet oluşurken…
12 Temmuz 2012 tarihli bir gazetede Ağah Oktay Güner imzalı bir yazı yayınlanmış. İlgiye değer bir yazı. Önce medeniyetin tanımını yapmış: Medeniyet, bir milletin ulaşmış olduğu maddi ve manevi gelişmesinin ifadesidir. İlim, teknik, sanayi, ticaret dallarında ulaşılan bolluk ve refah ile fikir ve sanat hayatındaki güzelliklerin geliştirdiği yaşama biçimine medeniyet deniliyor.’ Güner, bu tanımdan sonra çok önemli bir cümleye yer veriyor yazısında: Hiç şüphesiz medeniyetin nimetleri güvenlik içerisinde doğar ve gelişir. Medeniyetin özü; insanın huzuru, rahatı ve refahıdır. Bir medeniyetin gelişmişlik ölçüsü insana verdiği değerdir.
Xxxx
Ağah Oktay Güner o güzel yazısında insanın huzuru, refahı konusuna dikkat çekmiş. Gerçekten de medeniyet refah ve huzurdur. Toplumun refahı ve huzuru varsa, bireyin de refahı ve huzuru vardır. İşte o düzene medeniyet denilir. Kişiler huzursuz, güvensiz, halinden şikeayetçi, yarınından güvensiz, can emniyeti yok, mal emniyeti yoksa, başına can sıkıcı bir hal geldiğinde şikeayet edeceği bir makam yoksa, ya da güven duyulmuyorsa insan tedirgin, güvensiz olacak ve her an tetikte bulunacak ve şiddet tohumları ruhunda ve bünyesinde filizlenecektir. İnsana değer vermeyen bir nizama medeniyet denilemez. Yönetenlerin elini vicdanına koyması gerek. Bir milletin yarısının kabulü ile mutlu olunamaz. Çünki bu, öteki yarısının mutsuz olduğu anlamına gelir. Üstelik o mutsuz olanların tamamını, neden mutsuz oluyorsunuz diye cezalandırmak, ya da cezalandıracağı tehdidi savurmak, milletin iyi yönetildiğinin göstergesi olamaz.
Xxxx
Derdimiz kimseyi eleştirmek değildir. Derdimiz, milletimize, insanımıza, medeniyetimize yakışır davranışları aramaktır.
Ağah Oktay Güner tarih sayfalarında kalmış bir olayı anlatıyor: Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman, Belgrat Kalesinden çıkarken, yaşlı bir kadın, atının önüne fırlar ve ‘benim bu gece keçilerimi çaldılar.’ Der. Kanuni Süleyman, ‘Sen de uyumasaydın’ deyince kadının cevabı tarihe mal olacak değerdedir. ‘Ben sizin uyumadığınıza güvenip, inandığım için uyumuştum.’ Kanuni ferman buyurur. Kadına çalınan sayıda keçi alınıp verilir.
Yönetici olmak mesuliyettir. Milletin her bir ferdinin sorumluluğunu almaktır. Eğer bir medeniyet kurmak isteniyorsa insana, ama her insana, ülke sınırları içinde doğmuş her insana, huzur ve refah sağlamak büyük devlet adamlarının niteliğidir.
Xxxx
Bakınız fen bilimlerinde, müspet bilimlerde, deneyi ve sağlaması yapılabilen bilimlerde, bileşik kaplar ilkesi vardır. Milletlerin her biri bileşik kapların bölümleridir. Bir alanda büyük gelişmeler kaydedilirken başka bölümlerde geri kalınamaz. Bir alanda rezalet ve kepazelik varsa, her alanda rezalet ve kepazelik vardır. Bileşik kap ilkesi sadece bir millet-devlet için geçerli olduğu gibi; küresel alanda da daha genel bir bileşik kap ilkesi geçerlidir. Dünyanın her hangi bir yerinde zulüm varsa, her yerde zulüm vardır.
Xxxx
Ülke içinde küçük öbeklerin meseleleri büyür ve devasa bir hale gelir. Her sorun yerinde çözülmeli. Biriken sorunlar kangren olur. Adalet duygusu beslenmedikçe, insanın iç dünyasında ve dış dünyasında güven duygusu beslenmedikçe mutluluk söz konusu değildir. Nitelikli yöneticiler, yönettikleri kurumları, insanları hesaba katarak yönettiklerinde başarılı olurlar. Ben seçildim, atandım, söz benim, düdük bende, ben ne dersem o olur diyen yöneticiler asla kurumlarında başarıyı, zaferi, huzuru, refahı sağlayamazlar.
Büyük medeniyetler küçük adamlarla kurulamaz. İnsanı hesaba katmayan yönetici, büyük adam olamaz. Büyük adam olup, büyük medeniyet kurmak isteyen insanı hesaba katıp, ciddiye almalı. Adalet ve güven duygusu beslenmeyen insan verimli olamadığı gibi büyük medeniyetin önündeki engel olmaya devam edecektir.