SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

MENDERES'İN SAKLI ÇANTASI

DARBEYİ İHBAR EDENE
MENDERES BAĞIRMIŞ:
“BİZİM ORDUMUZU ARAP ORDUSU MU ZANNETTİN!.”

Başvekil Adnan Menderes, Park Otel’de muhalif unsurların tahammül edilmez propaganda baskıları altında büyük ideallerine ulaşmanın ince hesaplarını yapıyordu. Parti grubu içinde bilgi, akıllı,zeki gördüğü kimseleri ofisine çağırarak muhalefetle aralarındaki “Kesişme Noktalarını” süzgeçten geçirirdi.
Her İstanbul’a geldiğinde Sahaflar’dan kitap temin etmeyi ihmal etmezdi. Klasik eserleri okuyan bir kitap tutkunuydu. Menderes’in kitap sevgisini, çevresindeki birkaç kişiden  başkası bilmezdi. Ekonomik ve politik sorunları kendisine rapor eden danışmanlarının çok kez yetenekleri de ölçerdi. Ancak biçimsel yönden devleti yanlış yorumlarla günün koşullarından uzaklaştıran bürokratlara, verimsizlerini yüzlerine vurmayacak kadar itinalı ve sessiz kalırdı. Hatta, bu durumun farkında olan Mükerrem Sarol’un, “Beyefendi, bu zatlara geleceğin gerçeğini hissettirmezsek iktidara posteki saydırırlar.” Sözünü işittiğinde ağzı çizgilerini gülümseme biçiminde gererek cevapsız bıraktığı söylenirdi.
Adnan Menderes’in, iktidardaki son dört yılında hırçın bir politika izlediği anlatılır. Hiç şüphesiz bu tür iddialar Muhalefet partileri tarafından o dönem sıkça kullanılan ithamlardı. Yakınları çalışmalarındaki temponun sağlıklı işlediğini, muhalefetin suçlamalarını hoşa gitmez, yakışıksız sözler olarak karşılardı.
İstanbul’daki büyük imar hareketlerine başladığında muhalif çevreler, istimlak edilen yerlerin sahiplerini kışkırtarak Menderes’in rutin yorgunluğunu artırıyor, sabır direncini kırıyordu. O günlerde parti grubu ve milletvekillerinin içindeki ilişki ve düzen zafiyeti de muhalefetin ağzına eleştiri sakızı olarak yerleşiyordu.
İktidar Partisi taraftarları, liderleri suskun kalınca hep homurdanır, şikayetlerini yükselterek Genel Merkezi baskı altında tutarlar. Menderes bu sıkıntılı dönemlerde, şikayetçi toplulukların önüne çıkar, herkesin istediği, beklediği ve merak ettiği şeyleri hoş sözlerle dağıtmasını bilirdi.
Bütün bunlara rağmen siyasi rakiplerine Parti Genel Başkanı olarak sarf ettiği sertlik taşıyan sözleri, gerektiğinde yumuşak üslubunun dozunu artıracağını da göstermiştir.
Menderes, siyasi rakiplerini en fazla şu kelimelerle itham ederdi:
“Siyasi sapıklık.. Sahte ihtilalcilik.. İnkarcılık, adi ve alçak iftiracılık.. Tedhiçcilik..” gibi suçlamalar Menderes’in kızgınlık ifadelerini taşırdı.
Menderes’in devlet adamlığı tarifi de şöyleydi:
“Liderler, konuşmalarıyla renkli, inandırıcı, mantığı kuvvetli ikna kabiliyeti büyük insanlar olabilirler. Ancak, buna ilave olarak dış politikada da “Oyun Kurma” yetenekleri yoksa güdük halde kalırlar.
Osmanlı devlet geleneğinde akıl ve bilginin yanında kurnazlık ve oyun kurma tekniği hep kalıcı olmuştur.”
Devlet hizmetinde zamanın önüne geçmeye çalışan Menderes, fazla kitap okuduğu için bilgili, akıllı, düşünce ve fikirlerini sunarken etkili bir hatip olmasına rağmen kurnazlık kavramından uzaktı. Güçlü bir muhakeme kabiliyetine sahipti. Rakiplerini yahut dinleyenleri renkli cümlelerin büyülü havasında, dilinin tatlılığına alıştıran bu kibar görünüşlü, zarif, şık giyinişli adam, hep Beyefendi kişiliğini korumuştur.
Sorunları çetrefil taraflarıyla bir akıl zenginliği içinde çözerken kurnazlık kriterlerini hiç işletememiştir. Ve, bu yüzden akıbetini hazırlayan Darbe tahminini hiçbir zaman yapamamıştır.
DARBEDEN BİR GÜN ÖNCE
Hatta, o kadar ki, darbeden bir gün önce Bilecik’te partili bir vatandaş, ısrarla kendisiyle görüşmek istiyor. Buna fırsat bulamayınca Bilecik Milletvekili Mehmet Erdem’in aracılığıyla görüşme yollarını deniyor. Nihayet, vekilin çabalarıyla, uzun uğraşlar sonunda Menderes’in huzuruna çıkabiliyor. Menderes:
“Ne söyleyeceksin yavrum: Söyle bakalım” der.
Adam ezile büzüle, sıkılarak ihtilal olacağının haberini verir.
O anda, Menderes’in her zamanki yumuşak ve mütebessim yüzü kasılarak adama bağırdığı duyulur:
“ Ne diyorsun sen!.. Bizim ordumuz Arap Ordusu mu zannettin”” diye öfkeyle cevap verir.
Kırsalda, çiftlikte yetişmiş,  temiz, dürüst, Anadolu burjuvasının varlıklı ailesinden gelen Menderes, hayatında hiç sokak kavgasına karışmamış ve hoyrat bir kişiliğin insanı olmamıştı.
Hükümet işlerini hassas ve tam bir nezaket kaideleri içinde yapardı. Devleti yönetme fikri yüksekti. Batının Ortadoğu’daki ezberini bozacak belgelere sahipti. Kozlarını, ilk önce Rusya’ya karşı kullanacaktı.
(Haftaya: Plan Neydi?)

 

 

 

<