Mi’râç ve Ettehiyyâtü’nün Fazileti
Mukatil b. Hibban’ın rivayetine göre, Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurdu: “Mi’râç gecesi, göklere çıkarıldığım sırada Cebrail önümden giderek beni Sidretü’l-Münteha’nın yanında bulunan Hicâb-ı Ekber’e kadar götürdü. Oraya varınca Cebrail bana, “Buyur yoluna devam et!” dedi. Ben de kendisine: “Buyur, önümden git!” deyince bana: “Yâ Muhammed! Buradan öteye senden başka hiç kimse geçmemelidir. Sen Allah katında benden üstünsün” dedi. Bunun üzerine tek başıma ilerlemeye devam ederek üzerine bir cennet döşeği serilmiş altın bir sedirin yanına vardım. Bu sırada Cebrail, arkamdan: “Yâ Muhammed! Yüce Allah seni övüyor, O’nun dediklerini dinle ve O’na itaat et. Sakın O’nun konuşmaları seni ürkütmesin” dedi.
Bu sırada Allah’ı övmeye başlayarak:
-“Ettehiyyâtü lillâhi vesselâvatü vettayyibât= Tahiyyat, güzellikler, salavâtlar Allah’ındır..” dedim.
Yüce Allah, benim sözlerime karşılık:
-“Esselâmü aleyke eyyühen nebiyyü ve rahmetullahi ve berekâtühu= Selâm üzerine olsun ey Peygamber ve Allah’ın rahmeti ile berekâtühu” buyurdu.
Ben de buna karşılık:
-“Esselâmü aleyna ve alâ ibâdillahissâlihîn = Selâm bizlerin ve Allah’ın bütün sâlih kullarının üzerine olsun!” dedim.
Bu arada Cebrail de:
-“Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resûlühu = Şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilâh yoktur ve Muhammed de O’nun kulu ve Resûlüdür” dedi.
Yüce Allah da şöyle buyurdu:
-“Amenerresûlü bima ünzile ileyhi min Rabbihî = Allah’ın Resûlü, Rabbinden kendisine nazil olan âyetlere inandı” (Bakara/285) buyurdu.
Ben de O’na şöyle cevap verdim:
-Yâ Rabbî! Sana imân ettim, Müminlerin tümü de Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve bütün peygamberlerine inandılar. Biz O’nun peygamberlerini birbirinden ayırmayız. Oysa Yahudiler ve Hristiyanlar Hz. Musa ile Hz. İsa arasında fark gözetmişlerdi” (Ebûl-Leys Semerkandî, Sohbetler, s.472)
DOĞA
Gönlümün sevdiği doğanın,
Has yeşili güneşte parlar!
Ayna konulmuş yapraklardan,
Sanırsın ki yansıyor nurlar!
Yağmur sonu gökte, muhteşem
Yedi renkli kuşak oluşur!
Tüm doğa katılır cümbüşe,
Kendi lisanıyla gülüşür!
Kırda koyun otlatan çoban,
Kaval çalar, dağı inletir!
Rabbin “bir ve tek” olduğunu,
Huzurlu koyuna dinletir!
Şen-şakrak kelebekler, kuşlar,
Mevlan süslemeye özenir,
Yeri, her tür çiçekle bezer!
Oytan’ım insanoğlu hoyrat,
Yemyeşil, has ormanı yakar!
Bir gün oksijensiz kalacak,
Saf, ayağına kurşun sıkar!