MODA DEDİKLERİ ŞEY
Kabul etmek lazım... Bugüne kadar yer yüzünde herşeyi insanlar yaratır,
yine insanlar tüketir. O bağlamda zaman zaman günümüz insanlarının
“moda” diye hayatlarına soktukları gerçeğin, özünde çok büyük çıkarlar
vardır.
O “çıkar” dediğimiz şey, modacı ile tekstilci arasında süregelen bir çıkarlar
manzumesidir esasında.
Klasik giyimi ve klasik yaşamı seven insanların daha bir statik giyim tarzları
vardır. Gerek erkek, gerekse kadın olsun, yıllar önce diktirdikleri elbiselerin,
yıllar sonra yeniden moda haline geldiğini görürler.
Hani moda ve insan kılık kıyafeti için söylenen önemli bir söz vardır.
“Moda, insana yakışandır” sözü...
Gerçekte doğru söylenmiş bir sözdür o.
Bazı insanlar sırf “modadır” diye acayip kılık kıyafete bürünürler ama
tabir yerindeyse maskara olup çıkarlar maalesef.
Gerçekte moda, bir özentidir. Özentiyi geçtiğiniz zaman da onun bir
çılgınlık olduğunu anlarsınız.
Zaman zaman televizyonlarda bazı yarışmaları izleriz. Mesela “Bu benim
tarzım” gibi isimli programlar..
Modacılar şunu savunurlar:
“Mankenlikte, kadında yüz güzelliği aranmaz. Mankenlik yarışmaları
güzellik yarışmalarına benzemez. Mankenlik, biçimli bir vücut ve zarafet
gerektiren bir meslek grubudur.”
Gerçekten böyle bir yaklaşım, doğru bir yaklaşımdır. Lakin görsel anlamda
insanlar bütün mankenlerin sülün gibi süzülmelerini ve yüz güzelliklerini izlemek
isterler. Hani “Güzel görmek sevaptır” kabilinden bir izleyiş...
Nedense insanoğlu değişen çağlara da özenti duyar. Özellikle erkeklerde
saç uzatma modası aldı başını gidiyor. Yakışıklı bir erkeğin tepesindeki topuzu
gördüm mü, adeta cinlerim tepeme çıkar nedense. Hazmedemiyorum bir
erkeğin saç uzatmasını, küpe takmasını, burunlarına ve kuaklarına çeşitli
aksesuar tutturmalarını. Üstüne üstlük bir de dövme modası aldı başını gidiyor.
Bir asker arkadaşımın gençlik yıllarında bileğine çizdirdiği “Seni seviyorum
Ayşe” dövme için kendisine takıldığımda bana şöyle demişti:
“Sorma kardeşim... Bu dövme, yıllarca eşimle aramıza büyük soğukluk
ve çatışmalar getirdi.”
Kendisine soruyorum.
“Neden? Eşinizin adı Ayşe değil mi?”
O da bana “Yok canım Ayşe benim gençlik rüzgarlarımın kızıydı”
deyiverdi.
2
Toylukla gençlik birleşince iş çılgınlığa dönüşür. Bugün hemen hemen her
gencin şurasında burasında dövmeler vardır. Özellikle ünlü insanların kolları,
omuzları hep dövmelerle doludur.
Survivor’u izlerken o yarışmacıların hemen hemen hepsinde dövme
olduğunu görürsünüz.
Tekrar giyime dönecek olursak...
Modacıların mankenlere giydirdikleri türlü acayip ve çılgınlık içeren
giysileri, hangi aklı başında kadın günlük hayatında giyer, bana söyleyebilir
misiniz? Aklı başında kadınlar ne giyeceklerini bilirler. Güzel bir kadın öyle bir
giyinmeli ki, başından ayak uçlarına kadar zarafet aksın, diyesi gelir insanın,
kendine yakışanı giyen kadın için.
Yukarıda tekstil-moda arasındaki ilişkiye temas ettim de, onun açılımlarını
pek anlatmadım.
Genellikle modacılar tekstilcilerle müşterek çalışırlar ve müşterek ürün
hazırlayıp piyasaya sürerler.
Örneğin bir modacı, “Bu yıl giyimde mor renkler hakim olacak” dendi mi,
cırcır fabrikalarının çarkları hep mor kumaşlar üzerine dönmeye başlar. O mor
renk akımı ne kadar sürer? Belki üç beş ay. Zaten mevsimler bir nefes gibi
gelip geçerler. Genellikle piyasalara ve vitrinlere akınız, mevsim sonlarında
vitrinlerde şu yazıları görebilirsiniz.
“Mevsim sonu satışlarımız başlamıştır.”
Yani ifade etmek istediğim rant yapısı, o vitrinlerde boy verir.
Velhasıl dünya çıldırdı, tekstilciler ve modacılar milyarder oldu.
Daha ne diyelim ki... Adı “Moda...”