DR. SAKİNE ARSLAN ERBAŞ

DR. SAKİNE ARSLAN ERBAŞ

MUTLULUK İÇİMİZDE

Merhaba dostlar,

Sizlerle ilk buluşmamızda mutlulukla başlayalım istedim. Bizi hayata bağlayan mutlulukla. Günümüzde salgın ,ekonomik problemler, gelecek belirsizliği gibi sistemsel sorunlarla boğuşurken  uzak gördüğümüz, özlediğimiz mutluluk… Mutluluğun ne olduğu hakkında düşünürler, komedyenler, yazarlar, bilim adamları çokça tartışmışlar. Öncelikle bu mutluluk anlayışlarından iki  felsefecinin  (Epiküros ve Thomas More) ilginç ve sıradışı görüşleri eşliğinde  kendi mutluluk tanımımıza ulaşalım ne dersiniz?

Helenistik dönem düşünürlerinden Epiküros (MÖ 341- MÖ 270) mutluluğu “acıdan uzak olma hali” olarak tanımlıyor. Bu yaklaşıma göre sadece korkulardan kurtulup acıdan uzaklaşarak mutlu olmak mümkün. Tabii ki acı çekmeyi, zorluklarla karşılaşmayı kimse sevmez ama küçükken her dediği yapılan, her çıkan engelin ebeveynleri tarafından bertaraf edilen kişilerin çoğunda görülen ortak özellik karşılarına çıkan ilk sorunda telaşlanmak, ne yapacağını bilememek ve sorunu çözemeden yenik düşmek. Halbuki belirli oranda yaşanan acıların  kişiyi geliştirdiği, hayatın zorluklarına karşı hazırladığı ve psikolojik manada sağlıklı büyümesine destek olduğu da aşikar.

 Örneğin eğitim çevremden tanıdığım bir dostum girdiği önemli bir sınavda, ilk girişinde başarısız olmasının ardından tekrar hazırlanmak yerine sınavdan kaçarak psikolojik bunalıma girdi. Bu travmayla ilgili gittiği psikolog ise dostuma karşılaşmış olduğu ilk soruna yenik düşmesinin sebebini kısaca zorluklarla mücadelede pratik eksikliği olarak ifade etmişti.  Sonra nasıl mı karar verdi derseniz, mücadele etmeyi bıraktı. Lisans eğitimi üzerine almış olduğu beş yıllık eğitimi hiçe sayarak kendini doğaya verdi. Şimdi organik tarım yaparken mutlu mu bilmiyorum ancak karşılaştığı zorlukta pes ettiği için mutlu olmadığı kendisinin ifadesiyle kesin bir tespit. Tabii ki gelecekte hangi seçimlerimizin bizlere fayda getirip getirmeyeceği ise bambaşka bir tartışma konusu. Mutluluk nerede ve ne zaman yakalanır formülünü bulmanın zorluğu da hepimizin sorunu….

Bu örnek bize Epiküros’un acıdan kaçarak mutluluğa ulaştıran yaklaşımının eksik kalan kısmına ayna tutuyor aslında. Bu yaklaşıma karşı, İngiliz düşünür Thomas More’un (1478-1535) mücadeleci, motivasyon sağlayan Ütopya heyecanını daha başarılı buluyorum. Ancak yine tek formülle mutluluğu yakalamak olası değil ki bu yaklaşımın da ciddi handikapları var…

Covid-19,  artık konuştuğumuz her bir umutlu konuyu ütopya olarak algılamamıza neden oldu neredeyse. Thomas More da Ütopya adlı eserini yazarken  yalnızca Londra’da 70 bin dolayında dilenci vardı. Bir yıl içinde ekonomik problemlerin bir tür yansıması olan soygun ve cinayet gibi suçlar nedeniyle asılanların sayısı, başka bir Batı ülkesi olan Fransa’da aynı suçlardan yedi yılda asılanların toplamından  fazlaydı. 

Ütopya’nın temelde gözettiği şey, insanların mutluluğudur ama ancak topluma yansırsa…  İnsanların mutluluğunun ancak toplumun mutluluğuyla olabileceğine inanan More’a göre mutluluğa ulaşmanın tek ilkesi eşitliktir. İşte burada özel mülkiyet ortadan kalkar ve eşitçe paylaşım mutluluğun temelini sağlayacaktır (Komünizmin esintilerini hissettirdi değil mi ve onun da sonunu hep beraber gördük).

Thomas More bu eşitlikçi anlayışı mutluluk tanımının içine öylesine yoğun bir miktarda eklemiş ki, bu düşünceye göre eşit nüfusa sahip olan aileler eşit metrekare evlerde kalmaktalar. Öyle ki, çocuk sayıları bile eşit olmalıdır. Bir eşitsizlik olması halinde eşitliği sağlamak için çocuk başka aileye gönderilir. Şehirlerin arası da eşit mesafeye sahiptir, bir günlük yürüme mesafesine denk gelen 24 mil. Yani adının hakkına sahip bir içerik, Ütopya.

Ancak buraya kadar her şey eşit olsun diye oldukça ayrıntı veren Thomas More her ne hikmetse iş ev işleri ve çocuk bakımına geldiğinde 180 derece dönüş yaparak bu işleri direk kadının üzerine yıkmaktan çekinmemiştir. Mutluluğu eşitlik üzerine temellendiren More, kadına yaptığı bu –istemsiz- ayrımcılıkla toplumsal cinsiyet eşitliği sorunlarının yüzyıllar öncesine dayandığının açık bir örneğini sunuyor aslında. Yani kadına Ütopya dünyasında bile kolay, mücadelesiz mutluluk yok anlayacağınız sevgili okurlar.

O zaman biz Cem Yılmaz’ın dediği gibi “mutluluk içimizde” mi desek?

<