NASIL İYİMSER OLUNUR?
Bir sohbet masasında anılarımdan açıldı konu. Cem abiden (Karaca), Erdoğan abi’den (Bazer), Taylan Sorgun’dan, Erol Türegün’den Kemal Bisalman’dan bahsettim. Rahmetle andıklarımız oldu saygı, sevgi hayranlıkla söz ettiklerimiz de. Gecenin sonunda anılarım film şeridi gibi geçti gözümün önünden. Dikkat ettim, küfür yok, lanet yok, pişmanlık yok, şikayet yok, kötülük yok kısacası. Dudaklarda bir tebessüm kalplerde özlem ve tatlı bir burukluk…
Yaz bunları diyenler oldu. Söz vermedim, bu sütunlarda sizlerle paylaşırım ufak ufak sonra toparlarım belki.
Ancak bu hafta değil. Startı birlikte verme umuduyla.
Haftayı fıkra insan ve seks hınzırlıkları ile noktalayalım isterseniz.
Pek sevimli hayvan fıkraları anlatılır. Hayvanların bir bölümü pek sevimli canlılardır ama bu fıkralar aslında hayvanları değil, insanları anlatır. Suçlar hayvanlara yüklenir, güzellikler akıl insanlara yontulur. Tüm seks hınzırlıkları ise hayvanların sırtına.
Mizah fili iyi yüreklidir de faresi şeytanın tekidir ve fili de her zaman aldatır.
Fare yine fili aldatmış… Birlikte giderek evlenmek için memura baş vuruyorlar. Memur şaşırmış, nedenini soruyor, açıklıyorlar:
“Mecburuz… Hamile kaldı.”
Bu yazıda iyimser ile kötümser zıtlaşması anlatılmazsa fotoğraf eksik kalır. Onların farkı anlatılmadan bu yazı bitmez.
Kötümser bardağın yarısını bitirdiği için üzüntülere gömülür. İyimser ise hala yarım bardak içkisi olduğuna sevinir. İyimser düşünmüş düşünmüş evlenmeden yaşamaya karar vermiştir. Kötümser ise bu iyimserin evlenmişidir.
Bir üstat (Bergson) der ki: “Kesin çizgilerle düşünen kişi kötümser, derinden derine düşünebilen kişi ise iyimser olur.”
Fıkrasız bitirmeyelim…
Küçük oğlan o sabah pek titizleniyor. Hiç huyu olmadığı halde okula giderken yıkanmak temiz çamaşır giymek istiyor. Şaşıran annesi nedenini sorunca açıklıyor: “Bugün okulda seks dersi var.”
Akşam oluyor, çocuk okuldan eve üzüntü ve suratlı dönüyor. Annesi yine sorunca açıklıyor:
“Yanlış anlamışım ders teorik imiş.”
Haftaya görüşmek dileği ile efendim…
