RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Nasıl yapıyorsun

Ceza ve Tevkif Evi’nde infaz memuru olarak çalışıyordu Rüştü. Akşam mesai saati dolarken bir telefon geldi. Memleketten hemşehrisi bir avukat gelmişti. Onu da ziyaret etmek istiyordu. Mesai çıkışında ana caddedeki lüks pastahanede buluşmak konusunda anlaştılar.
Avukat daha önce gelmişti. Biraz bekledi, sonra eski ve firenkçe adıyla gardiyan olan infaz memuru geldi. Ayağa kalktı, sarıldılar birbirlerine. Kafalarını iki yanda birbirine tokuşturdular. Oturdular. Yiyecek bir şeyler ve içecek şipariş etiler. Sohbet başladı. Beylik, hakikati olmayan soru ve cevaplardan sonra avukat bir soru sordu.

Xxxx

-Rüştü sen ne yapıyorsun?
-Ceza evinde infaz memuruyum.
-Her insan bir iş yapar. Aylak değilse, tembel, miskin değilse, mirasyedi değilse, her insan bir iş yapar. Yapılan iş meşru olduğu gibi gayrı meşru da olabilir. Öncelikle namuslu insan, vasat insan helal işler, meşru işler yapar. Yapılacak iş seçilirken mesşru olup-olmadığı, ikinci olarak da helal olup-olmadığı önem taşır.
Rüştü hemşehrisi avukatı ilgiyle dinliyordu. Başka insanlarla, tanıdıklarıyla yaptığı sohbetlere hiç benzemiyordu. Avukat Remzi anlatmaya devam ediyordu.

Xxxx

-Şimdi diyeceksin ki bir işin meşru olması, yani Arapça’daki anlamıyla değil, Türkçe’deki anlamıyla, bir işin meşru olması yeterli olmaz mı, meşru olması helal bir iş olmasını da getirmez mi? Hayır Rüştü, meşru olması, helal olmasını getirmiyor. Türkçe’deki anlamıyla meşru demek, hukuki demek, yasal demek. Arapça’daki anlamı ise meşru şeriata uygun demek. Türkiye’de böyle anlaşılmaz. Devletin yasaları var. Yasalara uygun oldu mu ona meşru diyoruz. Milli Piyango meşrudur, yasaldır ama helal olduğu söylenemez. Kumarhane işletmek de belli lüks otellere yasal olarak hak tanımıştır. Ama helal değildir. Fuhuş da bir iştir ve belli kurallara uyulduğunda yasaldır ama helal değildir.
Rüştü’nün iyice kafası karışmıştı ama asıl şaşacağı şeyleri avukat Remzi şimdiden sonra anlatacaktı.

Xxxx

-Kimi işler vardır. Aslında kendisi özünde helaldir. O işi yapmakta bir yasal ya da dini sakınca yoktur. Doktorluk, hemşirelik,  hasta bakıcılığı, postacılık, iletişim alanındaki hizmetler, garsonluk ve başka hizmet alanları, öğretmenlik, eczacılık, ayakkabı imalatı, terzilik. Daha yüzlerce meslek ve iş alanı var ki bu alanlarda çalışmak, bir iş yapmak hem yasaldır, hem de dini bakımdan ibadet bile sayılabilir. Ama insanlar bu işleri de haram hale, yasal olmayan hale getirmekte mahirdirler.
Rüştü hayretten hayrete dalıyordu. Bu hemşehrisi avukat ne çok şey biliyordu. Anlattıklarını can kulağıyla dinliyordu. Sormadan edemedi.
-Remzi kardeşim sen neler anlatıyorsun, meşru, yasal, helal bir iş nasıl haram ve gayrı yasal hale getirlir?
‘İşte’ dedi Remzi, tam da mesele burada. 
-Mesela sen infaz memurluğu yaparken, nasıl yapıyorsun? Herkes bir iş yapar. Ama asıl olan o işi nasıl yaptığıdır. Nasıl yaptığımızın cevabı hangi yöntemi, usulü takip ettiğimizi ihtiva eder. İş yapmak önemlidir. Çalışkan insan, namuslu insan, kendisi ve ailesinin nafakasını kazanmak için her insan bir iş yapar. Asıl olan o işi nasıl yaptığıdır.

Xxxx

İnfaz memuru Rüştü küçük dilini yutmuşçasına hayretler içinde arkadaşını dinliyordu. Remzi devam etti.
-Batılıların methodologi dedikleri, bize  de metodoloji olarak gelmiş bir kelime var. Bizde bunun yerine daha önemli bir kelime var. Usul. Hatta öyle ki, bizde usul esastan önce gelir. Yani usul yoksa, işin değeri de olmaz.Usul nedir? Dersen, usul vicdan, insaf tarafından konulan ilkelerdir. Buna ferdi usul denir. Tarz da diyebiliriz. ‘Her yiğidin bir yoğurt yeme tarzı, usulü, yöntemi vardır’ sözü ata sözü haline gelmiştir.
Ama devlete çalışan insanın, veya bir kuruma, müesseseye çalışan insanın uygulayacağı ilkeler bütünü bir çerçeve içinde ona bildirilmiştir. Ona kısaca mevzuat da denir. Demek ki mevzuat neymiş? Çalışanın uygulaması gereken usulü belirleyen ilkeler.

Remzi artık son sözlerini söylemek için acele konuşuyrdu. Bir taraftan da garsondan hesap pusulasını getirmesini istedi. 

Xxxx

Ve şöyle anlatımını tamamladı.
Şimdi sen infaz memurusun. Oradaki hükümlüler ve tutuklular senin için birbirine eşit, aynı değerde kişiler mi, yoksa kimilerinden korktuğun için, kimilerinin dışarıda etkisi büyük diye bir beklenti içine girerek, kimilerinden de zulüm görerek ona göre mi davranıyorsun? Bir bireysel usulün var mı, bireysel usulden vaz geçtik, resmi usule, mevzuata uygun  davranıyor musun? İşte mesele bu. Usulsüzlük helal işi de haramlaştırır.

Rüştü arkadaşını yolcu ettikten sonra derin düşüncelere daldı. Remzi bana ne anlatmak istedi? Acaba ben kötü biri miyim?

 

 

<