RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Nehirler Boyunca Kadınlar Gördüm

Porsuk nehrinin geçtiği kadınlar
Hepsine yüzer kere rastladım en azdan
Umustsuz sevdalara tutulmak onlarda
Bozkıra doğru seyrele seyrele yaşamak onlarda
Verdi mi adama her şeylerini verirler 
Ben gördüm ne gördümse kadınlarda 
Porsuk nehrinin geçtiği


Kızılırmak parça parça olasın 
Bir parça ekmek siyah, on kuruşluk kına kırmızı
Taş toprak arasında türküler arasında
Karanlıkta bir yanları örtük bir yanları üryan
Kocaman gözleriyle oy anam bu kadar dokunaklı
Kimler ürkütmüş acaba bu kadar kadını 


Dicle kıyılarına tiren varınca
Genel olarak önce kaşları görünür
Sonra bütünsüz uykuları kaşla göz arasında
Yanaklarında çıban izi taşıyan kadınlar
Gül kurusu


 
Cemal Süreya

xxxx

Güzel bir şiir değil mi? Nehir nehir gezmiş Anadolu’yu. Eskişehir, Sakarya, Fırat boyunda, nehrin iki yakasında hep kadınlara bakmış şair. Orada çocuklar da vardı. Brurnlarında sümük, ellerinde bir parça katıksız ekmek. Erkekler vardı, boyları kısa, esvaplarında hayır yok, elleri kocaman olmuş çalışmaktan, alınlarında çizgiler yaşadıkları çilelerin vesikaları. Neden şairimiz yalnızca kadınları görmüştür anlaşılmaz…


Xxxx

Memleketimin kaderi var yaşanacak ve yıllar içinde iyileşecek ve hep güzele doğru gidecek. Memleketimin insanları var, Allah’a, haşire, kadere inanmış, tevekkül içinde arı gibi çalışır. Memleketimde aileler var, çocuklar büyütürler özenle. Bakmayın siz televizyon ve gazetelere yansıyan olumsuzluklara. Onlar milletin ekseriyetini değil, onlar devede kulak mesabesindeki arıza hallerdir. Ama insanımın zihni bulandırılıyor, sanki tüm milletim, tüm ailelerim bozulmuş, dağılmış gibi abartıyorlar, zamlandırıyorlar.
Nehir kenarlarında kurulur şehirler, medeniyetler. Su sesi insan ruhuna en yakın gelen, en iyi gelen, ilaç gibi iyileştirici bir görev üstlenen bir ses. Sadece sesiyle değil nehir, aynı zamanda kıvrım kıvrım akmasıyla, kendi yatağını kendi belirleyen nehir nasıl da kumlar yığar kenarlara. Zemindeki taşlar, kayalıklar, taşınan kumlar ve kimi zeminlerde biriken kumlar.
Bir nehir patlaması yaşamıştım çocukluğumda, yıllar yılı kenarından gelip geçtiğim Müftü deresi yatağını genişletmiş, etrafı yıkıp, kendine alan açmıştı. Sonra eskilerin şahidi olan yaşlılardan nehrin asıl yatağının şimdiki genişlikte olduğunu dinlemiştim.. Meğer insanlar yer kazanacağız diye nehri sıkıştırmışlardı. Yağışın bol olduğu bir yıl nehir gücünü toplayınca eski yatağına tekrar kavuşmuştu. Ama insanlar olan biteni sanki bir felaket yaşanmış gibi telakki ediyorlardı.

Xxxx

Nehirle ilgili ne kadar çok şarkımız, türkümüz, atasözümüz, deyimlerimiz var!
Her bölge sahip olduğu nehirle ilgili masallar anlatırlar çocuklarına, bebelerine. Yeşilırmak neden yeşildir, Kızılırmak neden kızıldır, Fırat nehri Cennetten mi doğar, binlerce masal anlatılmış konuyla alakalı. Porsuk, Çoruh ve Munzur, Menderes ve daha nice nehirlerimiz nasıl da kendi yörelerinin baş oyuncusudur!
Ben bu nehirlerden kaçını gördüm desem, Fırat’ı, Kızılırmak’ı, Yeşilırmak’ı, Sakarya’yı, Porsuk’u, Munzur’u gördüm. Nehrin iki yakasında yürüdüm bir başıma.
İlahi takdir bana bir başına olmayı reva görmüş. Şükürler olsun.

<