KENAN SÖNMEZLER

KENAN SÖNMEZLER

NELER ÇEKTİM BEN / ADAM MI OLUCAN HOROZ MU?

Bayram öncesi son haftayı da geride bırakıyoruz. Peşin peşin Bayram’ınızı kutlayayım.
 Af edersiniz ama ben Bayram’da tüyüyorum. Pasaportlar tamam, kendimi son derece aşağılanmış hissettiren "vize" işlemleri de bitti, maaile ver elini İtalya…
Yani dememe o ki bayramlık kaytarma hakkımı kullanıyor ve önümüzdeki Cuma sizlerle olamıyorum. Bayram haftasına da seksi bir yazıyla merhaba diyiyorum…
Zengininden fukarasına, cahilinden aydınına tüm erkeklerden bir kesit alsak da sorsak:
“Sen tarihe geçecek büyük bir adam mı olmak istersin, yoksa bir horozun cinsel gücüne mi sahip olmak? Seç bakalım” diye. İddiaya giriyorum cevap çok önemli oranda şöyle olacaktır:
“Tarihi falan geç bir kalem yahu!.. Dünyaya bir kere geldik… Keyfimize bakalım…”
Horoz güçlülük simgesidir. Logo yapan siyasi partiler bile vardır.
Horozun güçsüz olanı yoktur. Güçsüz horozlarla ilgili fıkralar horozlarla değil erkeklerle dalga geçmek için anlatılır.
İki çiftçi dertleşiyordu: “Yahu sen tavuklara yanaşmayan horozlarını nasıl tedavi etti?” “Veteriner getirdim yemeklerine ilaç karıştırdı. Şaştım kaldım azizim! Ondan sonra tavuklara rahat vermez oldular.” Komşusu rica etti:  “Aman! Şu ilacın adını söyleyiver.”
“Adını bilmiyorum ama tam nane şekeri lezzetinde.”
Kaybedilecek zaman yoktur biran önce olsun  da ne olursa olsundur hesap. Delikanlı arkadaşına sordu: “Yahu! Sen bu kıza sahiden ilk görüşte mi aşık oldun?” Arkadaşı düzeltti:
“Yooo… Her zaman öyleyim. Aklıma hangi kızı takıyorsam ona ilk görüşte aşık olduğuma kendimi hemen inandırırım… Böylece zaman kazanıyorum.”
Ölüm tehlikesi oldukça fazla bir ameliyata giren erkek narkozdan çıkar çıkmaz azmaya başlar.
Genç adam sevgili arkadaşının ameliyat olduğu hastaneye heyecanla girdi. Odasını buldu. Kapıdaki güzel hemşireye hastanın durumunu sordu. Hemşire hanım ziyaretçiyi rahatlattı:
“Arkadaşınızın iyileşme yolunda olduğunu kesinlikle söyleyebilirim. Benden ilk tokadı yedi…”
Gençlere uslu durma öğüdünü veren bir yaşlı kişinin içtenliğine inanılamaz. O ancak kıskançlığından çenesini tutamamaktadır.
Dede torununa yine de kendi gençlik dönemini savunuyordu:
“Keratalar! Kızları otomobilde sıkıştırıyorsunuz. Biz hiç olmazsa kanepide sıkıştırıyorduk. Kanepe ile de ağaca çarpmazdık.”
Cafe sabah 09.00’da açıldı. İlk müşteri sallanarak içeri girdi. Derin sarhoşluktan kurutulamadığı belliydi. Duble filtre kahve istedi. Tatlı-cici garson kız akıl verdi: “Yararı olmaz gece en son neyi bıraktıysanız onunla devam etmelisiniz .” Sarhoş hak verdi:
“Olur güzelim. Yarım saat vaktin var mı?”
Bavyera Alman’ı Paris’e eğlenmeye gitti. Bulvar kahvesinde güzel bir kızın yanına oturdu. Çekinmeden de sordu: “Sprechen sie Deutsch?” diye. Genç kız gülümsedi: “Evet, biraz” dedi. Adam yine sordu: “Ne kadar?”
“İki yüz dolar.”
Adam eve sabaha karşı çok yorgun ve sarhoş geldi. Karısı bağırıyordu: “Her şey bir yana bu gömleğindeki dudak boyası ne?” Adam şaşkındı:
“Valla ben de anlamadım çıkartmıştım.”
 
Evli erkek çapkınlıklarının sonundaki açmazlar böyle bir sahne ile bitmeye bilir. Dokuz ay sonra ortaya çıkan buruk sürprizler de vardır.
Erkekler horozları bu fark dolayısıyla da kıskanabilirler. Çünkü ortaya çıkan çocuk değil yumurtadır!.. Yumurta babalık davasında mahkemelerce horozun sorumluluğun delil sayılmaz.
Açılan babalık davası uzun sürdü ama sonuna da gelindi. Herkes sessizce sonucu bekliyordu. Hakim kararı büyük bir nezaketle bildirdi. Adama önce bir puro uzattı ve gülümseyerek:
“Tebrik ederim, baba oldunuz” dedi.
Fabrika sahibinin vergi beyannamesinde yazıyordu. “Bekar. Bir çocuklu.” Hesap uzmanı tereddüt etti sordu: “Hem bekar, hem çocuklu? Sekreterinizin bir yanlışlığı olmasın?”
“Ne yazık ki evet.”
ABD’de Vahşi Batı diyorlar ya Pasifik Okyanusu’na yakın yerlere. İşte orada bir çocuk nefes nefese Şerif’e koşuyor ve yardım istiyor: “Yetişin babamı dövüyorlar.”
Koşarak salona geliyorlar. Bakıyorlar ki iki adam acımasızca dövüşüyor. Şerif soruyor: “Hangisi baban?” Çocuk:
“Bilmem! Onun için dövüşüyorlar ya zaten.”
Sirklerdeki vahşi hayvanların, kendilerine öğretilen numaraları sürekli olarak yüzde yüz doğru yapmalarından hoşlanılmaz. Bıktırır çünkü. Sürpriz ister. Aslanlar arada birbirini ısırmalı, bakıcılarını yaralamalıdır. Yani hayvanlar seyrek de olsa öğretilenin dışında bir azgınlık yapmalıdır.
Evli erkeklerden de beklenen budur.
Yazımın bu son bölümünden sonra Tanrı beni önce eşimden sonra da arkadaşlarımın ve okurlarımın eşlerinden korusun… Amin…
Tekrar iyi Bayramlar, mutluluklar…
Bayram’ın ülkeme barış getirmesi dileği ile hoşça kalın efendim…

 

<