NELER ÇEKTİM BEN / AŞK UZAK GECE YAKIN!
Afrika kökenli atasözlerine göre: “Bir erkeğin güzelliğinin kaynağında, anlayış vardır. Bir kadının anlayışı ise, güzelliğinden doğar.”
Bizde “erkeğin güzeli olmaz” denir. Yani ne kadar yampiri, sıska, dobiş, çirkin, yüz fukarası olsa da erkek erkektir, yakışıklıdır kusursuzdur demek istenir.
Beleşe bakar mısınız! Herhalde kadınlar başka atasözü biliyorlar da bize öğretmiyorlar. Erkeklerin uydurması saçmalıkları da sessizce dinliyorlar.
Erkeklerde, beş para etmeyen o estetik ölçüler, sıra hanımlara gelince çıldırasıya önem kazanıyor. Eskilerde: “Güzele baş ağrısı bile yakışır” derdik.
Şair F. Grillparzer’in kadınlar hakkındaki düşüncelerinde şöyle bir genelleme vardı:
“Kadınlar mutsuzları mutlu ve mutluları da mutsuz etmek için dünyaya gelmişlerdir.”
Bir Alman atasözüne göre: “Güzel günler akşam olunca övülmeli, güzel kadınlar ise sabah erken”
Hepsi erkek uydurması bu lafların, hepsi… Nasıl bir güzellik aranıyor ki, değeri sabahın alaca karanlığında meydana çıkıyor?
Bir Sicilya atasözüne göre: “Gece olunca, bütün kadınlar güzeldir.” Hemen sormalı aranan ne? Güzellik mi? Kadın mı?
M. Mastoianni’ye Sopiha Loren’in kendisinin dört misli ücret almasının nedenini sormuşlar, açıklamış: “Elbette, göğüs göğüstür…” Anlaşılmadı mı ne arandığı?
Delikanlı dans ettiği kızın kulağına fısıldıyor: “Benim oraya gidip bir şişe şarap içelim mi?” Kız kesin reddediyor:
“Olmaz. Önce şarap vermeyle başlar, dokuz ay sonra da süt vermeyle son bulur. İstemem.”
Yılışık çapkın dans ettiği kıza asılıyor. “Bana telefon numaranı söyler misin?” Kız: “Telefon rehberinde yazılı” diyor. Genç: “Öyleyse lütfen ismini söyler misin?” deyince genç kız: “O da rehberde yazılı.”
Delikanlı aşkını anlatan uzun mektubu şöyle bitiriyor:
“Sabahları hiçbir şey yiyemiyorum. Seni düşünmekten… Öğlen ağzıma hiçbir şey koymuyorum… Yalnız seni düşünmekten… Akşamları da bir lokma olsun yiyemiyorum… Seni deliler gibi düşünmekten… Geceleri sabaha kadar uyuyamıyorum… Açlıktan.”
İki genç kız yol ortasında karşılaşıyor. Uzun zamandır görüşmemişler. Çığlık çığlığa sarılıp koklaşıp öpüşüyorlar. Seyreden bir delikanlı söyleniyor:
“İşe bak be! Kadın hakları kadın hakları dediler erkeklerin işini de yapmaya başladılar.”
Kadınlar üzerine konuşmanın ne kadar zor olduğunu düşünürken aklıma adını anımsayamadığım ünlü bir Alman işadamının söyledikleri geldi:
“Dış satım pazarları güzel kadınlar gibidir. Elde edilmeleri güçtür. Korunmaları için çok çaba ister. Bir de kaybedilirlerse geri kazanmak, son derece külfetlidir.”
Beyefendi işadamlarını ihracata mı özendirmek istiyor yoksa güzel kadınlara mı anlayamadım.
Aşk uzak, gece yakın…
O halde önce gecenin zevki esas…
Ancak küçük erkek adaylarının bundan da haberi yok.
Kadınlarla aralarındaki farkı henüz kavrayamamış iki çocuk sinemaya gidiyor. Yanlışlık oluyor kovboy filmi diye aşk filmine giriyorlar. Hiç hoşlanmıyorlar. Sıkıntıdan patlamak üzereler. Biri ötekine akıl veriyor:
“Benim gibi yap. Öpüşürlerken gözlerini kapa! Kadın inlerken boğazlanıyor sanırsın neşeni bulursun.”
Ev sahibi hanımefendi, yardımcısı genç kızın ayrılmasına üzülüyor: “Anlamıyorum niçin gitmek istiyorsun?” diyor. Genç kız da anlatıyor:
“Kocanız yakında ikinci baharını yaşamaya başlayacak. Oğlunuz da birinci baharını… Fazla gelecek.”
Dinbilimci Annie Besant, yazar Pieerre Loti’ye kesin cinsel perhiz öneriyor. Loti de diyor ki:
“Bu geniş kapsamlı önerinizi birkaç yıl düşünmeliyim ki kavrayabileyim. Hem o zamana kadar belki de zaten dediğinizi yapacak hale kendiliğinden gelirim.”
Yol çok güzel bir ormandan geçiyor. Kenarda ayakta bekleyen genç bir çift geçen bir arabayı durduruyor. Genç adam varsa bir el bidonu benzin rica ediyor, yaşlı sürücü derinlemesine bakarak diyor ki:
“Hava çok iyi, orman güzel, yanınızdaki hanım da resim gibi maşallah benzin de yok…” Biraz duraklayıp ekliyor: “Ulan Tanrı’dan belanı mı istiyorsun be adam.”
Eh bu haftayı da politikasız geçirmeyi başarıyoruz, devam edelim gülümsemeye…
Ateşböceği (yeni jenerasyor bu hayvancağızı tanımaz) başını sallıyor, karıncaya dert yanıyor: “Bugün her işi bırakıp göz doktoruna gitmeliyim!” Biraz bekleyip ekliyor:
“Dün gece yanan bir izmarite sulandım.”
Yoksa ateşböceği de yaşlı bazı erkekler gibi tedaviyi göz doktorunun başaracağını mı sanıyor?...
Yaşlı çapkın bitkinlik hissediyor. Doktoruna soruyor: “Birkaç gün evden çıkmasam iyileşir miyim?”
Doktor düzeltiyor:
“Birkaç gün değil, birkaç gece…”
Playboy iyice yaşlanıyor. Ömür boyu sevişmekten başka ciddi bir iş yapmamış. Başka bir işi de aklından geçiremiyor. Gücü büsbütün tükeniyor. O da kilisiye gidip yakarıyor:
“Tanrım! Ya bana aldığın gücümü geri ver, yahut da aklımı da al!..”
Bu hafta da yüzlerde tebessüm bırakabildiysem ne mutlu bana…
Şu günlerde buna çok ihtiyacımız var, öyle değil mi?...