KENAN SÖNMEZLER

KENAN SÖNMEZLER

NELER ÇEKTİM BEN / DOLMAKALEMİMİ NEREYE SOKTUM?

Bu yazıyı sonuna kadar okumadan bu başlıktan bir şey anlayamazsınız, benden söylemesi!..
Bilim henüz insan zekasını artıracak bir ilaç keşfetmemiştir. Akıl kontenjanı daha dünyaya gelirken kemikleşir ve öylece de kalır.
Hayır hayır, politikacılardan ve siyasetten söz etmeyeceğim…
Tek umut, portföyde mevcut aklı çalıştırarak ondan en iyi verimi almaktır. İşe yarayacak en iyi yardımcı ise mizahtır.
Bir kişi aklını çalıştırmak gerektiğini akıl edemeyecek kadar az akıllı ise, açıkçası aptalsa (neden aklıma hep politikacılar geliyor yarabbim) onu bulunduğu çukurdan çıkartmak zordur… Üstelik böyleleri kendilerine akıllı kişi görüntüsü vermeye çalışırlar.
Oysa La Rochefoucault’ya göre “Akıllı görünme isteği çoğu zaman akıllı olabilmeyi önler.”
Aptal mizahta da her zamanki gibi kolayına kaçar. Kafa çalıştırmaz da fıkra ezberler. Oysa yine aynı zata göre: “Aptalların en çok rahatsız edenleri, fıkra ezberlemiş olanlardır.”
Bazı dış görünüş benzerliklerine aldanmamalıdır. Aptallıkla deliliği birbirinden uzak tutmaya çalışmak aklın vicdan borcudur.
Bir Japon atazözüne göre: “Aptal kapıyı kötü kapatır, tembel kapamayı reddeder, deli ise açık bırakır.”
Akıllı ile kurnaz arasında, uçurum biriminden bir fark olduğunu biliyoruz. Kurnazlık kendi yanlışlıklarını saklayabilmek, başkalarının zayıf yanlarını ortaya koyabilmek hüneridir. Akıl ise, hünerin şartları içinde değildir. En büyük kurnazlık, kurnazlığını gizleyebilmektir.
Her zaman olmadığı kesin ama bazen meslek başarıları da kişilerin akıl rütbelerine göre kademeleniyor.
Üç sokak kadını o gün başlarından geçeni anlatıyorlar. Birinci: “Mercedes’e bir girip çıktım. Üçyüz dolar aldım.” İkincisi: “Ben de bir Volkwagen’e girip çıktım. Yüz dolar kazandım.” Üçüncü: “Beni de motosiklete bindirip yapı yeri barakasına götürdüler. Sırtıma tahta kıymıkları battı. Parayı da perşembeye verecekler.”
Yanlış bir düşünce yayılmakta, bilgisayarların insan aklına paralel fonksiyonlar yüklendiği sanılmaktadır. Bilgisayarlar her türlü hesabı yapar ama insan aklının seçkin erdemlerinden biri olan fantezi üretmeyi başarmaları olası değildir.
Bilgisayarlar üzerine anlatılan fıkraların hepsi insan aklı yakıştırmalarıdır. Hiçbiri bilgisayardan çıkmamıştır.
Bilgisayar merkezi müdürü yeni alınan bir cihazı şöyle övüyor: “Şu anda piyasada bulunan bilgisayarların en iyisi bu!.. Aptalca sorular yöneltilirse kahkahalarla gülüyor.”
Bilgisayar uzmanı arkadaşına cihazını şikayet ediyor: “Eğer ekranda bir kere daha yanılmak insancıldır diye yazarsa elektriğini keseceğim namussuzun.”
Aklın hızlı çalışması makbuldür. Ancak bundan her şeyin hızlısı makbuldür diye bir sonuç çıkartılamaz. Kimi işin hızlısı, kimi işin de yavaşı beğenilir.
Haydi biraz hınzırlaşalım…
Örneğin horoz yavaş düşünür, hızlı sevişir. Yanlıştır. Bu telaş nedir? Zavallı horoz hızlı düşünüp yavaş sevişmenin değerini bilmemektedir ki…
Bu zavallılığına rağmen erkeklerin horozları kıskanlamalarını da düşünmek mümkün değildir. Her şeye egemen olan insan aklı, konu Genç kızın ameliyatı bitti. Odasına götürdüler. Narkozdan çıktı. Gözünü açar açmaz da başındaki doktora sordu: “Kaç gün sonra sevişmeye başlayabilirim?” Genç hekim şaşırdı.Yüzü kızardı. Şunu diyebildi:
“Başhekime sormalıyım. Ben bu soruyu bademcik ameliyatından sonra soran hastaya ilk defa rastlıyorum.”
Ve bu hafta noktayı koyuyorum…
Dalgın profesör hastanın muayenesini bitirdi. Tam reçete yazacaktı ki, hemşire hanım işe karıştı: “Ama efendim, derece ile reçete yazamazsınız ki…” Hoca da şaşırıp sordu:
“E pekiyi de, ben dolmakalemimi nereye soktum?”
Efendiimmm yüzünüze bir tebessüm yapıştırabildiysem ne mutlu bana. Zira bu günlerde o kadar çok ihtiyacımız var ki…
 

 

<