NELER ÇEKTİM BEN / KADIN - ERKEK ÜZERİNE BİR YAZI
Geçtiğimiz hafta "Kadınlar Günü" nedeniyle kendilerine saygılar sunmuş, erkeklere verip veriştirmiştik. Bu yazıda ise elden geldiğince, erkekleri avutma çabasına girip gönül almaya çalışacağım.
P. de Marivaux, iki yüzyıl önce hınzırcasına soruyordu: "Bu kadın dediğimiz nedir aslında?" Cevabı da kendi veriyordu: "Tanıtımı yapabilmek için tanımak gerekli... Bugün tanımaya başlasak, kıyamet gününden önce bitiremeyiz."
La Bruyere'e göre: "Kadınlar aşırı uçlardır. Onlar erkeklerden ya daha iyi olurlar, ya daha kötü..."
Amerikalı yazar Don Herold diyor ki: "Bizi ancak kadınların avutabildiği doğrudur. Ama kadınlar olmasaydı, avunmamız da
gerekmiyecekti."
Amerikalı kadın yazar Helen Rowland, erkeklerin kadınlar üzerine yezitçe sözlerini aynı dille karşılıyordu: "Bir kadın, oğlunu aklı başında birisi yapmak için, yirmi yıl uğraşır. Bir başka kadın gelir, onun aklını yirmi dakikada başından alır."
Helen, doymuyor sürdürüyor: "Bir erkeğin bir kadınla evlenmesi, ona yapabileceği en büyük iltifattır... Sonuncusudur da."
Bir erkek bağırırsa dinamik derler. Bir kadın bağırırsa histerik..."
(Hildegard Knef) Sahi, o nedendir?
General Eisenhower ikinci dünya savaşında Batı Avrupa'daki müttefik orduları başkumandanıydı. Karısı Mamie bu arada hep Washington'da
oturdu. Her gün kocasına uzun mektuplar yazardı. Bu kadar uzun ne yazdığı sorulunca anlatırdı: "Önemi yok! Erkekler her şeyden önce miktara bakarlar. Kaliteyi en sonra düşünürler."
Alman Filozof Carl Joel, kadınların felsefeye katkıları üzerine şu matematik bilgileri veriyordu: Noack felsefe tarihinde, 1500 filozof yazılıdır. Bunlardan 13 tanesi kadındır. Hepsi hakkında 81 yarım satır, yani yaklaşık yarım yaprak bilgi vardır. Bu 936 yapraklı kitabın, 0,0006'sı yani onbinde altısı kadar tutar."
Margaret Mitchell'in "Rüzgar gibi geçti" romanı büyük gürültü çıkartıncaya kadar kendisi kimsenin tanımadığı bir Amerikalı ev kadınıydı. Büyük başarı üzerine komşu kadınlardan biri tebrike geldi.
Geldi ama kıskançlık zehrini kusmadan duramadı: "Tebrik ederim.
Olağanüstü güzel bir kitap. Kime yazdırdın?" Margaret gülümseyerek teşekkür etti: "Beğendiğine sevindim. Kime okuttun?"
Havva Ana ile Adem Baba'ya yasak olan meyve elma idi ya hani! Birisi soruyordu: "Neden yasaktı acaba" diye. Öteki de buluyordu niye'sini:
"Herhalde yeni ilaçlanmıştı."
Din dersindeydi papaz sordu: "Havva ile Adem ne zamana kadar cennette kaldı?" Bir öğrenci cevapladı: "Son bahara kadar." Papaz deşiyordu:
"Bu düşüncenin dayanağı nedir?" "Mantıktır çünkü elmalar son baharda olgunlaşır."
Ve görüyorsunuz arkadaşlar kadınlarla ilgili hiçbir yazı Havva'nın adı anılmadan bitmiyor.
Biliyoruz ya Adem yaratıldığında, cennette yapayalnızdı. Yaşayışı çok değişikti herhalde. Ortada efsaneler dolaşıyor. Onlardan bir şeyler öğreniyoruz . Kendisi o zaman cennette hiç uyku da uyumazmış.
Yine efsanelere göre Havva, Adem'in bir kaburga kemiği kullanılarak yaratıldı ya!.. Ne zaman? Adem cennetteki ilk uykusunu uyurken.
Şimdi bir takım vicdan fukarası, yezit yürekli kişiler şu yakıştırmayı yapıyor:
"Adem'in ilk uykusu, son dinlenmesi oldu! Deyerek...
Utanmıyorlar.
Konu kadın olunca yazı da uzadı. Haftaya görüşmek üzere...