NELER ÇEKTİM BEN / Pişkinlik ve utanmazlık
Tecavüzcüyü haklı çıkartan "yasa"lara sahip bir ülkenin Millet Meclis'inde "yasa" için çıkan kavgalar takıldı kafama.
Olayları, dayak yiyenin de, atanın da pişkinliğine verdim!
İnsanın pişkini ekmeğin pişkinine benzemiyor. İnsanın pişkin olanı zor sindiriliyor.
Pişkinliğin, işin tabiatında olduğu durumlar yok değil. Bu hallerde mesleğin yüklediği bir görev, pişkinliği davranışların doğal parçası yapıveriyor. Bir avukatın anasını-babasını öldüren katili savunurken:
"Yetime acıyınız!" demesi, mesleğindeki her türlü çareye baş vurma yönteminin çizdiği yol...
Viyanalı avukat Dr. S. vardı. Ünlü de bir savunması... Şöyle demişti:
"Sayın jüri üyeleri! Sayın Savcı, müvekkilimin eve, geceyarısı herkes uyurken girmesini haince bulmaktadır. Eğer müvekkilim eve gündüz herkes uyanıkken girseydi, savcı onu da utanmazca bulacaktı. Şimdi
sorarım size? Bu adam eve ne zaman girseydi?"
Sanırım ki savunma sırasında bu denli pişkince davranış, görev edebi ve zekası sınırlarından fırlamaktadır. Peki, dayağı atan milletvekillerinin inkar zekası (görüntülere rağmen) nerelerinden fırlamaktadır.?
Neyse biz pişkinliğimize devam edelim arkadaşlar.
İki eski dost karşılaştı. Birisi merakla sordu: "Yahu! Bu koltuk değnekleri ne böyle? Ne oldu?" Öbürü açıkladı: "Kısmet... Otomobil çarptı."
"Pekiyi o değnekler olmadan yürüyemiyor musun?"
"Doktoruma göre yürüyebilirim ama, avukatım izin vermiyor."
Günlük yaşayış içinde, çevredeki insanlarla ilişki sürüp gidiyor. Bazı kişiler pişkinliği, "utanma"dan iyice uzaklaştırıyor.
Tren kondüktörü yolcuya soruyor: "Niçin bilet almadınız?" O da sırıtarak ve açıkça anlatıyor:
"Evleneceğim de para biriktiriyorum."
Pişkinlik diplomatlığın koparılmaz organı yapılmış. Kim insan haklarının çığırtkanlığını yapıyorsa, arkadan gizliden gizliye katillerin yardakçısı rolünü üstleniyor.
Pişkinliğin en ibret verici örnekleri politikada sergileniyor.
Politikacı milletin gözünün içine baka baka, yalan olduğunu bile bile yalan söylüyor.
Pişkinlik ile utanma arasındaki mesafeyi doruğuna çıkarmayı, politikacı başarıyor.
Pişkinlik ve utanmadan iyice uzaklaşıp politikaya bulaşmadan yazıyı noktalayalım. Dudaklarda bir küçük tebessüm bırakabilmek için "SON PARAGRAF" a geçelim.
SON PARAGRAF
Sanık yedinci kere huzura çıkarılınca, Hakim bey çok kızdı. Bağırdı:
"Ben sana daha geçen ay, bir daha karşıma gelme demedim mi?" sanık hak verdi: "Dediniz Hakim bey! Unutur muyum hiç?" Sonra yanındaki polisi göstererek devam etti: "Ama bu adama dert anlatamadım. İnanmadı."