NELER ÇEKTİM BEN/BU BİR "KIZIM SANA SÖYLÜYORUM" YAZISIDIR
Bugün dünyada artık çok satmak veya çok sayfalı çıkmaktan daha önemlisi gazetelerin ekonomik bağımsızlığıdır diyerek girecektim söze ve devam edecektim.
Hızlı ve dürüst habercilik, cesur gazetecilik ve dahi yalamadan-yanlamadan haber yapmanın yolları konusunda ahkam kesecektim ki aklıma Sun Tzu düştü.
Aklıma düşmüşken de Sun Tzu ukalalığı yapak istedim efendim.
Bu arkadaş, Çinlilerin Tanrılaştırdıkları askeri bir dehadır.
Yirmi beş yüzyıl önce geliştirdiği strateji taktikleri günümüzde harp okullarında satır satır inceleniyor, derslere kurslara konu oluyor.
Önümüzdeki günlerde siyasetin iyice kızışacağını düşünüp belki birileri ders çıkartır diye yazayayım dedim.
İnanmıyorsanız girin internete bakın.
Sun Tzu mücadeleyi yalnız askerle, okla, kılıçla değil, zeka kandırmaca yalan silahlarıyla kazanma kafasındadır. "Savaş San'atı" adlı kitabında, o dönemde bile "terör"ün bugünkü çizgilerini sezebilmiş, meçhul bir düşmanla savaşmanın taktiğini usul usul geliştirmiştir. Eski bir TV dizisinden hatırlayacağınız "Çekirge" yöntemiyle.
"Düşman kendini göstermiyorsa bırak burnunu çıkarmasını bekle.
Durakladığını gördüğün anda ilk darbeyi indir. Baktın kaçak
davranıyor, zorla çatışmaya sok. Geri çekileceğini mi hissettin, atıl bin tepesine."
Katliam konusuna gelince, olur olmaz kan dökmekten titizlikle kaçınmak Sun Tzu'nun temel ilkesi. Bir başka ilke de, hasmın müttefik cephe oluşturmasını önlemek ve onu kaderiyle baş başa bırakmak.
PKK'nın Ermenilere, her ikisinin Türkiye'yi yıkmak isteyen hain komşularla hangi tür kader ortaklıkları kurabileceklerini sanki bilmiş Sur Tzu ve bizleri uyarıyor.Böyle illegal bir savaşta ve siyasi seçimde üç değişmez ihtimal görüyor.
"Düşmanını ve kendini iyi tanıyor musun? Yüz kere de karşı karşıya gelseniz zafer senindir."
"Kendini iyi tanıyorsun da düşmanın gücü, silahları, savaş yöntemleri hakkında fikrin yoksa, her şey ortadadır."
"Gücünü tam tartmış değilsen, düşmanın özelliklerini de hiç bilmiyorsan, sakın çatışmaya girme, kaybedeceğin yüzdü yüzdür."
Böylece daha o günlerden bize mücadelenin zorluğunu anlatırken, bazı püf noktalarını da göstermiş Sun Tzu:
"O tür savaşlar hep değişik taktiklerer gerektirir. Daha önce başarıya ulaştı diye aynı yöntemi bir başka sefer tekrarlıyamazsınız, yoksa düşmanın şans kapısını kendi ellerinizle açarsınız."
"Hiç çekinmeyin, casus kullanın, haber toplayın, düşmanın adamı ele geçtiğinde hemen buğazlamağa kalkmayın, ondan yararlanabilme yollarını arayın."
Böylece, "köstebek", "ajan", "itirafçı" kullanmayı öneriyor Sun Tzu
SON PARAGRAF
Yazılı basının televizyon gibi canlı görsel yayınlar ve sosyal medya karşısında er geç gözlerini yumacağına inananların sayısı giderek artıyor. Oysa ben aksini düşünüyorum. Televizyonu kendine yeter ve doyurucu, sosyal medyayı da inandırıcı bulmuyorum. İzleyicilerde her biri ayrı soru çengelleri yaratan o görüntülerin, o seslerin çoğunlukla cevapsız kaldığına inanıyorum. Burada gazeteler için yep yeni bir görev alanı doğuyor.
Boşlukta uçuşan dizi dizi sorulara en doğru en aydınlatıcı cevapları verme görevi gazetelere kalıyor.
"Halk için, halkla beraber gazete" anlayışı sürdürülürken halk için ve halkın elinde hep diri kalabilmenin yolları aranmalıdır diyorum.
Bu medya ukalalığımdan sonra da, bu haftaki yazıma noktayı koyuyorum.