FARUK KORÇA

FARUK KORÇA

FARKLI TARAF

NEREDE ESKİ BAYRAMLAR

Benim çocukluk günlerimde, darda kalanın, hastalananın, gönlü yaralının yardımına koşulur, kimsesizin, zayıfın, muhtacın, yaşlının yüzü güldürülür, engellilerin dertleri öğrenilir, onlara her alanda destek ve umut verilir, insanlara kadın-erkek, genç-yaşlı, zengin-fakir, şuralı-buralı diye ayırt etmeden bakılır, öfke, hiddet, kıskançlık ve kötü düşüncenin yerine, sevgi, sabır, hoşgörü ve merhamet koyulurdu.

Başkalarının hakkını, kendi hakkımız gibi adaletle gözetiyor, başkalarının dertlerini kendi derdimiz gibi gözetir, başkalarının mutluluğunda kendi mutluluğumuzu bulurduk.

Maalesef kolay para kazanma arzu istekleri bize manevi değerlerimizi ve geleneklerimizi unutturup zengin olabilmek için her şey mubah sayılmaya başladı. 

Modernite pek çok kolaylığı hayatımıza taşıdı taşımasına ama bizi biz yapan en güzel değerlerimizi hayatımızdan çıkarmaya adeta mahkûm kıldı.

Mazeretimiz hazır. Zamandan, mekândan, paradan dem vuruyor, faturayı onlara çıkartıyoruz.

Egoizmimizden, bencilliğimizden kaynaklanan perdelerimiz, engellerimiz var, terk edemediğimiz. “Asla yapamam!”, deyip kendimizi bağımlı hissettiklerimiz. "Daha çok, daha çok!" dediklerimiz.

Bazen makamdır, rütbedir, şandır, şöhrettir, bazen evdir, arabadır, iştir, aştır v.b. hayırlısı buymuş demek aklımıza gelmez. Yaşamamız için hepsi de araçtır, amaç değil.

Hiç bir şey insandan daha kıymetli olmamalı, hayatımızda. Kanaatkâr olmalısınız, tatminsizliğimiz, şikâyet eden insanlar topluluğu haline getiriyor bizi. Gözümüz aç, gönlümüz de. Hiç doyacağa da benzemiyor. Halin ne ise, talipsin sen o hale. Kişi talebi kaderdir. Yüksek talebin var ise, yüksek istidadın var demektir.

HAFTANIN ŞİİRİ

Yola gitmek isteyen Yunus EMRE gönlüne şöyle sesleniyor:

GEL DOSTA GİDELİM GÖNÜL

<