NEREYE GİDİYORUZ-1
Devlet, eş dostla yarenlik yeri değildir. Nargile fokurdatılır gibi millet fokurdatılmaz.
Keyfilik dağ başlarına yakışır. Hukuk devletinde söz yasalarındır. Cumhuriyet bedevi çadırı değildir ki herkes her aklına geleni yapsın.
Zaman zaman bağnaz kafalarla yatıp kalkanlar Atatürk'ü yok etmenin savaşını veriyorlar. Bilmediler ki Atatürkçülük özgürlüktür, medeniyetçiliktir Bunu silmek, yok etmek olası değildir. Ama uğraşıyorlar. İyileri kötü, güzellikleri çirkin, doğruları yanlış yapmaktan vazgeçmiyorlar.
Doğrusu demokrasiyi yaşamın bütününde vazgeçilmez kılan batıdan, batı uygarlığından vazgeçiş hali Türkiye'yi bir kaosun içine yuvarlanır hale getirebilir.
Türkiye'nin etrafı; nükleer, biyolojik ve kimyasal silah depolarıyla çevrili iken; yöneticiler birlik ve beraberliği sağlamaları gerekirken aksine kışkırtıcı tavır ve edaların içindedir. Cumhuriyetin kapısından içeriye adımlarını atmamış olup Osmanlı uykusundan ayılamayan bazı kişiler, ehliyetsizlerle birlikteliği sağlayınca intihar mangalarını oluşturmuşlardır. Ve bu mangalar azıtınca kimlik sorunu ortaya çıkmıştır.
Ahali ömrünün tamamında yaşadıklarının ağırlığı altında yılgın ve ürkek olarak sesini çıkaramıyor.
Kimi fesli, kimi fessiz bir yığın meczup ve bir o kadar sapık hala her saat başı insanı çileden çıkaran fetvalar veriyorlar. Tanrı kelamını getiri aracı yapanlarla, ahiret tüccarları da vitrinlerdedirler.
Yapılan açıklamalardan çocuk tacizlerinin yüzde yedi yüz arttığı görülüyor. İktidarın bazı milletvekilleri "İster beğenin ister havasındadırlar. beğenmeyin yeni bir devlet kuruyoruz" Cumhuriyetin bütün kazanımları elden çıkarılmaya çalışılıyor. Yeni dedikleri Türkiye ise Cumhuriyetsiz, demokrasisiz, laiksiz, medeni kanunsuz olduğu anlaşılan bir Türkiye olarak gözüküyor. Bunun yeni olan hiçbir tarafı yoktur. Aksine geçmişin köhnemiş zihniyetidir.
Gün yok ki kadınlarımızla ilgili içleri karartan bir olay yaşanmamış olsun. Tanrının nuru olan kadın her gün bir bıçak darbesiyle yok ediliyor. Niye diye kimse soramıyor. Herkes korkuyor. Ve iki asrı geçen zamandan beri batıyı örnekleyen Türkiye ne yazık ki Orta doğunun bataklığına doğru itiliyor. Kıpırdayan yok.
Tüm insanlığı barışa, huzur ve mutluluğa ulaştıracak olan ve sevginin, merhametin ve vefanın dini olan İslam'ı korku ve terör dini haline getiren bir anlayış artan bir temponun içinde genişliyor. Gençlik, İslam bu ise biz Müslüman değiliz diyorlar. Hemen her gün DEİST’lerin çoğaldığına şahit oluyoruz. Bir müftü bir zır cahil ölen bir yabancı uyrukluya dua edenlere "Ona dua etmeyiniz. O bir kâfirdir. Ona rahmet ulaşmaz." zırvalamasını çekinmeden söyleyebiliyor.
Sorunlarımızın bitmeyişi, birbiri arkasına yapılan darbeler mi, darbe teşebbüsleri mi, siyasi zeminlerdeki zafiyetler mi, yoksa siyasilerin belayı davet etme halleri midir; yoksa değerler skalasında paranın insanın önüne geçmesi midir?
Doğrusu taşlar yerinden oynamıştır. Emperyalizmin ülke üzerindeki olumsuz tutum ve davranışları bütün bu soruların temelinde yatmaktadır.
Zengin, adil, demokrat, güvenli ve özgür bir Türkiye'ye karşı olanlar her türlü melanetin içindedirler. Her darbenin arkasında stratejik dostumuzun var olduğu ısrarla yinelenirken Başkanlık sisteminin Amerika ile İsrail'in projesi olduğu yazılıp çizilmektedir.