CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

N'OLDU AĞAMA N'OLDU GÜL BENZİ SARARIP SOLDU

N'OLDU AĞAMA N'OLDU GÜL BENZİ SARARIP SOLDU

Kadıköy'de sahilinde sırtını yolcu gemisine  çeviren    sokak sanatçısı   bir halk  türküsünü seslendiriyor; N’oldu ağama n’oldu , Gül benzi sarardı soldu..

Türkü, evini barkını, tasını tarağını, taşını  toprağını  Gislaved lastiğiyle apar topar terk edip kendini İstanbul' a  atmış Bingöllü’ nün   yüreğini burkuyor!

Bingöllü’nün acelesi neydi?  Tarlanın yanı  başından geçen  otobüsle İstanbul’a ateş mi taşıyordu?

Böylesine acilen    çamurlu lastiğiyle geldiğine göre   memleketine   İstanbul’dan  acilen  ateş götürecek ...

Bingöl’ün  bir köyünde yaşıyormuş. Terörün yıktığı evini tekrar ayağa kaldırmış. Tavanını tabanını sıvayıp içerisini ak toprak ile perdah etmiş. Köyde topraklar toprak ; meyvalar meyva, sebzeler sebzedir.  Karakocan Bingöl yol ayrımında  Zülküf  yağ satar, bal satar. Yolum oradan geçtiğinde iner yağ bal alırım. Kokular   ta uzaklardan  insanın burnunun direğini kırar. 

Adını sordum .                         

 Adım Yılmaz, dedi. Elli yedi yaşındaymış; 

-Göstermiyor, dedim.

- Göstermez, topraktayım , İt durur ben durmam dedi .  

Toprak ondan göbeğini almış, toprağa vermişti.  Köyünde yaşamaya kararlıydı.

Yüzüne baktım. Yüzünde sararıp solma, yorgunluk bezginlik izi yoktu.

-Huzur nasıl, dedim. Lafı evirip çevirmeden cevap verdi;

- Allah'a şükür şimdi iyi, dedi, ekledi;

 -Daha da iyi olacak , dedi. 

Kadıköy'de otobüs durakta  yolcularını indirirken  Bingöllü  umutlarını koltuğunun altına alıp koşar adım  yürüdü. Yürürken lastik cıslaveti  keyifle cısladı.

Adam ne uzun ne kısaydı. Ne kilolu ne de zayıftı.  Karnı dümdüzdü. İyi bir geleceğe  olan inancı yüzüne, yüzünden de cıslayan gislavetine vurmuştu. Durakladı, kendi kendine güldü. Çocukken lastiğini tükürüğüyle siler,siyah aynasında cismini seyrederdi. 

Yolcu vapuru rıhtıma yanaştı, yolcularını dışarıya boca etti. 

Gazete büfesinin önünden geçerken  bir gazete Tramp' in zaferini manşete taşımıştı. Sümüklü  Baydın  burnunu çeke çeke teslim bayrağını çekmiş, evinin yolunu tutmuştu.

Havaya baktım. Gökyüzü pırıl pırıldı. 

Herkes ve her şey susmuştu. Kulağım paslıydı. Sosyal siyasal ortam ise belirsizdi.

Sadece  uzak  bir yerlerde bir sokak sanatçısı,   belli belirsiz, tanımlanmayan  bir dilden bir türkü seslendiriyordu; o kadar...

<