CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

NOTER

Bu kelimeyle ilk defa  öğrenci kredisine başvurduğumda karşılaştım ve anlamı  

hakkında   hiç bir fikrim yoktu. İlk gördüğüm  noter ise  o zamanlar  saçı başı  yün olmuş

yaşlı bir hanımdı.

O zamanlar , Devletin vereceği  kredi için bir matbu kağıda , iki de kefile ihtiyaç vardı.

Kağıdı  Kredi Yurtlar Kurumu’ndan  aldım. Boşluklarını tükenmez kalemle  doldurdum.

Kefiller kısmına gelince durdum.

Kefil ne demekti ? Kimdi kefil? 

Yaptığım araştırmada   kefilin  ,  “öğrenci devletin verdiği kredi borcunu şayet  geri

ödemezse ben ödeyeceğim” diyerek , kağıdın altına   imza atan hayırsever  kişi olduğunu

 öğrendim. 

 Kültürümüze yerleşmiş  “işin  yoksa şahit, paran çoksa kefil  ol !” atalar sözü

mucibince yaptığım saha araştırmasında  yakın akrabalarım içinde bana kefil olacak “paralı”

birini bulamadım. 

Vardı da...Yoktu...

Başvurduğumuz çok yakın bir akrabamız   kefillik hakkında kültürümüzün hazinesi olan

 yukarıdaki sözü iri harflerle hatırlattı ve   “prensip gereği “ kabul etmedi.

Sözü uzatmayayım. Rahmetli babamın , kendi  evladı gibi okutup yetiştirdiği  bu yakın

akrabamızın  vefasızlığına üzüldüğünü gören ''parasız'' komşu çocuğu  “ merak etme amca ,

 ben kefil olurum” dedi ve babam ile birlikte noterde  bana kefil oldu. 

Şimdi uzak bir şehirlerde olduğunu tahmin ettiğim , bana iyilikleri dokunmuş (diğer tüm

insanlar gibi) bu yiğit insanı da her zaman minnet ve saygıyla  andım. 

O yıllar 68'in sonu 70'lerin başıydı...

12 Mart 1971 askeri darbesinin toplumda ve üniversitelerde meydana getirdiği

huzursuzluk , 12 eylül 1982  askeri  darbesini tetikledi. Ülkemizin kalkınmasını önleyip

istikrarsız bir yönetimi amaçlayan dış güçler , içerideki bir avuç işbirlikçisiyle  gençliği sağ-

sol, halkı alevi-Sünni  çatışmalarıyla   iç savaşa sürüklemeyi amaçlamıştı. “Şartların

oluştuğunu görünce “   Kenan Evren ve ortaklarına harekete geçmeleri talimatını  verdiler. O

güne kadar acımasızca sokaklarda öldürülen  gençler o günden sonra da askeri yönetimin  

hapishanelerinde işkencelerden geçirilerek öldürüldüler. 

Ben ise düşe kalka okuldan mezun olup bir devlet işine girdim. Allah'a şükürler olsun

devlete geri ödemeyi noterde kabul ettiğim  öğrenim kredisini ödedim ve kefillerime karşı

mahcup olmadım.

Her gecenin bir sabahı vardır. Zulümle abad olanın sonu berbat olur,  atasözü

gereğince darbecilerin sonu berbat oldu. Tarih sonunda amel defterlerini ellerine verip

cehenneme  kütük olarak yolladı.

Berlin duvarının yıkılması,  değişen dünya dengeleri içinde ülkemiz kendine yeni bir

yer edinmeye çalıştı. Özal döneminde şehri görmemiş köylülerimiz Orta Asya şehirlerinin

gözde  girişimcileri oldular.

Ticaretin dünya barışı  için son derecede önemli olduğu anlaşıldı. Ticarette her iki

tarafın da kazanacağı kazan- kazan anlayışı benimsendi. 

2000'li yılların, başlarından itibaren Türkiye  karizmatik bir liderin önderliğinde beş

büyüklere restini çekiyor,   dünya siyasetinde etkili bir yer açmaya çalışıyordu.

Ülke üzerindeki vesayet kaldırılmış, her şey süt liman görünüyordu. Oysa ki değilmiş...

Emperyalizm, ülkeleri içten yıkarak ele geçirme stratejisi  içinde kendine yer bulan

teröristler yönetimi zayıf düşürmek için her türlü alçakça girişimi denediler. FETÖ ,devletin

yasama,  yürütme ve yargı organlarında derin tahribatta bulunmuştu.

15 Temmuz darbe girişiminden de anlaşıldı ki su uyur ama FETÖ uyumazmış...

2

Fetö’nün tahrip ettiği kurumlar arasında şantaj amaçlı itibarsızlaştırma faaliyetleri  

sırasında gözlerine kestirdikleri noterlik kurumu  da vardı.Noterliklerde işler düşmüş,

yaptıkları işler ise küçümseniyordu.

Okulu bitirmiş, öğrenci kredi borcunu ödemiş, hatta çalıştığım iste emekli olmak

üzereydim. Bir gün memlekette malum noterlik önünden geçerken, Bir an durdum;  kefil

arayan rahmetli babam gözlerimin önüne geldi. 

Soğuk savaşın sona ermesi , sağ sol tartışmalarını bitirdi, öğrenci hareketleri meşru

zemin içinde kaldı.

Bir gün memlekette dolaşırken, ''bakalım noterlik yerinde mi,” dedim kendi kendime..

Yukarı çıktım. Bankoda boş oturan katibelere ''yevmiye'' ve ''noteri'' sordum.  Üç

mevcutlu katibe hep  bir ağızdan  “İş azaldı, personel çıktı... Noter mi? Noter  çıktı gitti, bir

daha da gelmedi ”, dediler.

 “Nereye gitti? Ne zaman gitti ? Gelir mi?  ” diye soramadım... Çünkü aradan  kırk sene

geçmişti...

<