NOTER
Bu kelimeyle ilk defa öğrenci kredisine başvurduğumda karşılaştım ve anlamı
hakkında hiç bir fikrim yoktu. İlk gördüğüm noter ise o zamanlar saçı başı yün olmuş
yaşlı bir hanımdı.
O zamanlar , Devletin vereceği kredi için bir matbu kağıda , iki de kefile ihtiyaç vardı.
Kağıdı Kredi Yurtlar Kurumu’ndan aldım. Boşluklarını tükenmez kalemle doldurdum.
Kefiller kısmına gelince durdum.
Kefil ne demekti ? Kimdi kefil?
Yaptığım araştırmada kefilin , “öğrenci devletin verdiği kredi borcunu şayet geri
ödemezse ben ödeyeceğim” diyerek , kağıdın altına imza atan hayırsever kişi olduğunu
öğrendim.
Kültürümüze yerleşmiş “işin yoksa şahit, paran çoksa kefil ol !” atalar sözü
mucibince yaptığım saha araştırmasında yakın akrabalarım içinde bana kefil olacak “paralı”
birini bulamadım.
Vardı da...Yoktu...
Başvurduğumuz çok yakın bir akrabamız kefillik hakkında kültürümüzün hazinesi olan
yukarıdaki sözü iri harflerle hatırlattı ve “prensip gereği “ kabul etmedi.
Sözü uzatmayayım. Rahmetli babamın , kendi evladı gibi okutup yetiştirdiği bu yakın
akrabamızın vefasızlığına üzüldüğünü gören ''parasız'' komşu çocuğu “ merak etme amca ,
ben kefil olurum” dedi ve babam ile birlikte noterde bana kefil oldu.
Şimdi uzak bir şehirlerde olduğunu tahmin ettiğim , bana iyilikleri dokunmuş (diğer tüm
insanlar gibi) bu yiğit insanı da her zaman minnet ve saygıyla andım.
O yıllar 68'in sonu 70'lerin başıydı...
12 Mart 1971 askeri darbesinin toplumda ve üniversitelerde meydana getirdiği
huzursuzluk , 12 eylül 1982 askeri darbesini tetikledi. Ülkemizin kalkınmasını önleyip
istikrarsız bir yönetimi amaçlayan dış güçler , içerideki bir avuç işbirlikçisiyle gençliği sağ-
sol, halkı alevi-Sünni çatışmalarıyla iç savaşa sürüklemeyi amaçlamıştı. “Şartların
oluştuğunu görünce “ Kenan Evren ve ortaklarına harekete geçmeleri talimatını verdiler. O
güne kadar acımasızca sokaklarda öldürülen gençler o günden sonra da askeri yönetimin
hapishanelerinde işkencelerden geçirilerek öldürüldüler.
Ben ise düşe kalka okuldan mezun olup bir devlet işine girdim. Allah'a şükürler olsun
devlete geri ödemeyi noterde kabul ettiğim öğrenim kredisini ödedim ve kefillerime karşı
mahcup olmadım.
Her gecenin bir sabahı vardır. Zulümle abad olanın sonu berbat olur, atasözü
gereğince darbecilerin sonu berbat oldu. Tarih sonunda amel defterlerini ellerine verip
cehenneme kütük olarak yolladı.
Berlin duvarının yıkılması, değişen dünya dengeleri içinde ülkemiz kendine yeni bir
yer edinmeye çalıştı. Özal döneminde şehri görmemiş köylülerimiz Orta Asya şehirlerinin
gözde girişimcileri oldular.
Ticaretin dünya barışı için son derecede önemli olduğu anlaşıldı. Ticarette her iki
tarafın da kazanacağı kazan- kazan anlayışı benimsendi.
2000'li yılların, başlarından itibaren Türkiye karizmatik bir liderin önderliğinde beş
büyüklere restini çekiyor, dünya siyasetinde etkili bir yer açmaya çalışıyordu.
Ülke üzerindeki vesayet kaldırılmış, her şey süt liman görünüyordu. Oysa ki değilmiş...
Emperyalizm, ülkeleri içten yıkarak ele geçirme stratejisi içinde kendine yer bulan
teröristler yönetimi zayıf düşürmek için her türlü alçakça girişimi denediler. FETÖ ,devletin
yasama, yürütme ve yargı organlarında derin tahribatta bulunmuştu.
15 Temmuz darbe girişiminden de anlaşıldı ki su uyur ama FETÖ uyumazmış...
2
Fetö’nün tahrip ettiği kurumlar arasında şantaj amaçlı itibarsızlaştırma faaliyetleri
sırasında gözlerine kestirdikleri noterlik kurumu da vardı.Noterliklerde işler düşmüş,
yaptıkları işler ise küçümseniyordu.
Okulu bitirmiş, öğrenci kredi borcunu ödemiş, hatta çalıştığım iste emekli olmak
üzereydim. Bir gün memlekette malum noterlik önünden geçerken, Bir an durdum; kefil
arayan rahmetli babam gözlerimin önüne geldi.
Soğuk savaşın sona ermesi , sağ sol tartışmalarını bitirdi, öğrenci hareketleri meşru
zemin içinde kaldı.
Bir gün memlekette dolaşırken, ''bakalım noterlik yerinde mi,” dedim kendi kendime..
Yukarı çıktım. Bankoda boş oturan katibelere ''yevmiye'' ve ''noteri'' sordum. Üç
mevcutlu katibe hep bir ağızdan “İş azaldı, personel çıktı... Noter mi? Noter çıktı gitti, bir
daha da gelmedi ”, dediler.
“Nereye gitti? Ne zaman gitti ? Gelir mi? ” diye soramadım... Çünkü aradan kırk sene
geçmişti...