Oku emrine uyarak
Seni yaratan Allah’ın adıyla oku emrine uyarak keainat kitabından bir bölük okuyalım.
Yunus Emre merhumun iki mısrasına kulak verildiğinde keainat kiatabını okumaya başlanmış demektir.
Sordum sarı çiçeğe, anan-baban var mıdır?
Çiçek eydür, derviş baba, anam-babam topraktır.
Xxxx
Toprak bir zemin. Müşahedat alemi onun üzerinde ayak basacak yer bulur. Yeryüzü bizim içinde bulunduğumuz bir alem. Yeryüzünden başka sayısız var edilmiş var. Ay, güneş gezegenler her biri bir başka alem. Onlar hakkında insan çok da bir şey bilmez. Gezegen çok güzel bir kelime. Var olan her şey gezegen. Bir mihverde, bir yöne doğru akıp gider her şey. Su akar, zaman akar, hayat akar, güneş manzumesiyle birlikte akar. Bulut tabakaları akar. Yeryüzü müşahedata zemin olur ama kendisi boşluktadır. Onun üstünde olduğu bir zemin yok. Muallakta her şey. Boşlukta salınıp durur. İnsan ara sıra kafasını kaldırıp gökyüzüne bakmalı. Hele uçakta iseniz, bulutların arasında yol alıyorsanız bir istikamete doğru, uçağın penceresinden dışarıyı seyrediyorsanız, altınızda bulut tabakaları, üstünüzde bulut tabakaları. Neresi yer yüzü, neresi, gökyüzü şaşırdığınız anlarda akıl almaz oluşumları seyrederek kendinizden geçebilirsiniz. Yön duygusunun kaybolduğu o anlarda uçağın sürücüsü ekranda seyreder her şeyi.
Ne kadar geniş bir keainat var, Allah’ın iktidarı, kudreti, gücü, bilgisi, ilmi ne kadar geniştir orada tefekkür edebilir insan.
Xxxx
Sarı çiçeği gören Yunus Emre tefekkür denizinde kulaç atarken o gövdesi ve dalarlı yeşil, Küçücük bir daire içinde kendine zemin bulmuş tomurcuk renkten renge girerek ufacık yapraklar halinde bir daire çizerek sarı olmuştur. Bir başkası mor, pembe, kırmız, her rengin her tonunda ayrı ayrı renklerde başka çiçekler de olur ilkbaharda. Aynı rüzğearda, aynı yağmurda, aynı güneş ve ay altında başka başka renklerde açar çiçekler. O çiçeklerin bir kısmı koku verir, bir kısmı sadece bir görüntü, kimileri de meyveye dönüşür. Her anı bir mucize olan hayatın tecellisini her bir hayat sahibinde an be an izlemek ve sonsuz mucizelere tanıklık etmek zevkine bir vara bilse insan!
Xxxx
Toprak çeşit çeşit. Killi, kumlu, tuzlu, kırmızı, sarı, gıri. Arada taşlar, kayalar var. Her bir toprakta bir bitki tutunur hayata. Kimileri de hiç akla gelmeyecek yerde yeşerir. Kayaların içinden, taşların arasından ince, nazenin bir bitki boy verebilir. Rüzgear ve kuşlar tohum taşımış ve bir yerde bırakıvermiştir o tohumu. O tohum düştüğü yerde, Musa aleyhisselamı asası nasıl değdiği yerden su fışkırtmaya muktedir oluyordu emir aldığına, o tohum da bulunduğu zemin ne kadar sert olursa olsun, hayata tutunmak için bir nokta bulur o akla-hayale gelmez yerde.
Sadece hayata tutunması değil, an be an yaşadıklarını da izlemek gerek. Güzellikler, renkler, şekiller sanatkearane.
Keainat bir kitap elbette okumayı bilene. Aslında her akıl keainat kitabını okumaya muktedir. Herkes kendi okuyabildiği kadar, herkes kendi görebildiği, duyabildiği, idrak edebildiği kadar keainat kitabını okuyacak. Emir böyle. Oku seni yaratan Rabbinin adıyla oku.
Xxxx
Yunus Emre’nin iki mısrada anlattığı tefekkürü keainat kitabını okumaya bir misaldir. Bir kitap varsa, o kitabın yazarı da, yazanı da vardır. İnsan küçük keainat, varlık alemi büyük keainat,bu iki kitabı okuduktan sonra, çok daha ayan beyan bir kitap hep olmuştur. İlahi kitap. İnsanlık devirleri içinde değişik adlarla değişik ilahi kitaplar verilmiş insana.
Son kitap Kur’an-ı Kerim, Furkan. Okumaktan maksat anlamak, anlamaktan maksat uygulamak. Hadi herkes bir denesin. Yaşadığımız İslamiyeti anlatalım. Yaşamadığımızı değil.