OLAN ÇOCUKLARA OLMADAN
Pandemi süreci yeniden yayılınca hepimizin hayatını alt üst etti, ama en çok da çocuklarımıza zarar verdi. Okuldan, arkadaşlarından, oyundan etti. Etkinliklerden ve sosyal yaşantıdan uzaklaştılar, ekran ve telefon bağımlısı haline geldiler. Çocuklar sokağı, yürümeyi, koşmayı, gezmeyi, sporu ve eğlenmeyi unuttular.
Çocuk parklarına, sinemaya, kırlara ve lunaparklara gidemediler. Böyle devam ederse eski hallerine girmeleri hiç de kolay olmayacak.
Olayın hep bulaşıcılık, tedavi ve korunma yönüne odaklandık. Psikolojik ve sosyolojik kırılmalar dikkate alınmadı.
Dünü dünde bırakıp, geleceğe odaklanmak zorundayız. Yoksa bu günleri arar duruma gelebiliriz.
Yaş ve eğitim kademesi yükseldikçe çocukların yetenek, hayal gücü yaratıcılık yönleri köreliyor. Bu körelmenin en önemli nedeni vazgeçemediğimiz sınav odaklı eğitim sistemimiz. Günümüzde en değerli şey, yetenek, hayal gücü ve yaratıcılıktır. En geliştiği yaşlar ise okul öncesi verilen eğitim çağı. Avrupa Birliği ülkelerinde okul öncesi eğitim bir kaç yıl zorunludur. Bizde ise temel eğitim 12 yıla çıkarmamıza rağmen gene de okul öncesi eğitimi zorunlu hale getiremedik. Çocukların yeteneklerini keşfedecek ve geliştirecek fırsatlar yaratamadık. Hâlbuki her çocuğun başarılı olacağı bir alan mutlaka vardır.
Zor bir dönemden geçiyoruz. Yarına yatırımdan çok günü kurtarmaya çalışıyoruz.
Günü kurtarmak geleceğe emin adımlarla yürümeye yetmez. Bu yüzden yaşadıklarımızdan ders alarak yeni bir yol haritası ile yola devam etmeliyiz.
Tüketici değil üreten, kapanan değil değişen, bakan değil gören olunmadan da kazanan tarafta olmamız mümkün olamaz.
Bunun yolu kesinlikle doğru bir eğitimden geçer.
Pandemi sonrası ve önümüzdeki yılların dünden ve bu günlerden çok farklı olacağı görüldü. Eğitim başta olmak üzere hayatın her alanında büyük değişimler yaşanıyor. Bilgi, beceri ve yetkinlikler çok daha önemli hale geldi.
Öğrenci odaklı eğitim öne çıkıyor. Öğretmen, öğretenden çok yönlendiren olmaya başladı. Bireysel öğrenme, yeni çağın olmazsa olmaz haline geliyor. Geleceğimize artık kendimiz karar veren olacağız.
Bu sürecin kazananları, kahramanları ve liderleri, değişimi ve kendi yeteneklerinin farkına varanlar ve geliştirenler olacak. İşte bu yüzden iyi düşünme ve karar verme vakti geldi.
Devlet ya da hükümetler bu işe eğilmiyorsa kendimiz kendi geleceğimizi düşünmek ve şekillendirmek zorundayız.
Çocuklarımızın ve dolayısı ile Ülkemizin geleceğini tesadüflere bırakamayız.
Çok iyi eğitilmiş, moral ve motivasyonu yüksek, donanımlı gençlerimiz olmadan güçlü bir gelecek inşa edemeyiz.
Yapacak çok iş var.
Ama doğru zamanda ve doğru kişilerle.
Bir Çin atasözü der ki; "Rüzgâr esince aptallar duvar örer, akıllılar ise değirmen yapar."
Giderek zenginleşen ve büyüyen Ülkemizin pek çok sorunu olduğu hepimizin malumudur. Ama en büyük sorunumuz eğitim ve kültürdür. Yüz yıl önce ulus devlet anlayışı ile yaşamaya başladık. Ancak içinde yaşadığımız coğrafya hiç bir zaman tek bir milletin oluşturduğu bir devlet anlayışı ile uyum sağlamadı. Demokrasi anlayışımızdaki farklılıklar, iç karışıklıklar, zaman zaman ortaya çıkan demokrasi dışı müdahaleler, uzun süreli despotik yönetimler, geçmişte sıkıntılı olduğu düşünülen günleri hatırlatır oldu. Huzurun yer bulması ve gelişmesi için tek yapılacak iş kültürel gelişmedir. Dünya'da hiç bir Ülkenin malik olmadığı bir kültürel birikime sahibiz. Bu, kullanmasını bilene bu büyük bir sermayedir.
İtalya, İspanya ve Fransa gibi ülkelerin zenginleşmesi kültürel gezi turizmi sayesinde de olmuştur. Gereğinden fazla büyümüş devletler ve onu oluşturan bürokrasi giderek hantal bir yapının ülkeye egemen olmasına yol açar. Yeni fikirler, yeni atılımlar bürokrasinin varlığını tehdit eden girişimler olarak algılanır. Bürokrasi ister ki her şey olduğu gibi kalsın, herkes yerini muhafaza etsin. Bu nedenle pek çok şey yapılmış olmak için yapılır. Kalkınmak için yapılan şeylerin hemen hepsinin köklü bir kültürel bilgi birikimine dayanması, iyiyi, güzeli özendirmesi gerekir.
Öncelikle yapılması gereken, Uğur MUMCU'nun dile getirdiği gibi ; "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz." sözünü rehber koşul edip, düşünce yapımızda gereken atılımları gerçekleştirmektir.
Ülkemizin fikir sahibi olanlara değil, gerçekten bilgi sahibi olanlara acil ihtiyacı var. Gerek kendi çevresine, gerekse topluma duvarlar örmek yerine, değirmen yapacak kişilere görev ve sorumluluk düşmektedir.
Zaman varken mümkün olanları yapmalı. Zamanı geçirirsek olan çocuklara olur.
ASRIN SÖZÜ
“Zafer, “Zafer benimdir” diyenin, Muvaffakiyet, "Muvaffak olacağım" diye başlayanın ve "Muvaffak oldum" diyebilenindir.”
[Kemal ATATÜRK]
HER DEVRİN SÖZÜ
Bilgi edinmeye çalışmak Allah katında namazdan da, hacdan da, yüce ve ulu Tanrı yolunda savaşmaktan da üstündür."
[Hz. MUHAMMED]
Sağlıcakla kalın.