ÖLDÜREN VİRÜSLER
Bundan seneler önce maymunlardan insanlara geçtiği söylenen, çoğunlukla cinsel yolla bulaşan HIV virüsü, diğer adıyla AİDS virüsü seneler süren araştırmalar ve üretilen ilaçlar sayesinde kontrol altına alındı. Lakin geride binlerce ölüm yaşatarak.
Şimdiler de ise “KORONA” virüsüyle insanlar ölmeye başladı. Hız kesmeden yoluna devam eden bu virüsünde, Çin’de özelliklede dünyanın en büyük laboratuvarının bulunduğu kentte, Wuhan’da ortaya çıkması size de garip gelmiyor mu? 31 Aralık 2019 da Çin'de ki Hua Nan büyük deniz ürünleri pazarından yayılması da başka bir soruyu akla getiriyor. Çinlilerin damak zevklerinin bizimkilerle ölçülmediğinin farkındayız, onlar protein olarak kendilerine her türlü börtü böcek ve hayvanları yemeyi tercih ediyorlar.
Çin'de ve USA yani Amerika'da bu konular üstüne kafa patlatan mühendislerin görevleri zaten bu. Zamanımızın artık soğuk savaş devri olduğunu’da unutmadan ifade edelim. Evet çağımız soğuk savaş çağı ve bu nedenle insanları öldürmek için ya da üretilen virüsün, nasıl bir etkileşimle yayıldığını anlamak için ara sıra bu tür sızmalar yaşanmakta. Birçok masum insan da bilmeden bu oyuna katılmaktalar.
Hem Çin hem Amerika hem de başka ülkeler bu ölümcül virüslerin yayılmasında öncülük de ediyor olabilirler bilerek ya da bilmeden. Aynı anda başlayan salgın için bir tesadüf diyebilir miyiz? Bu kadar hızlı nasıl yayıla bilir ki? Çin’in açıkladığı gibi hayvan satan pazardan yarasa alıp yiyen ve sonra yurt dışına çıkan kaç kişi olabilir ki? Ve ne tesadüftür ki Çin’de başlayan bu virüs, hızla iki ayda yayılarak otuz ülkede kendini gösterdi. Çin’in Wua Han kentini karantinaya almasına rağmen bu virüs hızla ilerlemeye ve yakaladığı insanları öldürmeye devam ediyor.
İsterseniz laboratuvar da üretilmiş dünyayı ayağa kaldıran binlerce ölüme sebep olmuş virüsleri şöyle bir hatırlayalım.
Ebola Virüsü: Nipah virüsü gibi bu virüsünde meyve yarasalarından kaynaklandığı düşünülüyor. İlk olarak 1976 yılında Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki Ebola nehri yakınlarında meydana çıkan virüs, yabani hayvanlardan insanlara geçti. İnsandan insana geçmesiyle de risk oranı artan bu hastalık; yara, tükürük, kan, idrar, sperm ve diğer vücut sıvıları aracılığıyla bulaşabiliyor. Öte yandan bulaştığı her iki kişiden birini öldüren bu virüs; ishal, kaşıntı, böbrek ve karaciğer yetmezliği olarak kendini gösteriyor.
Marbug Virüsü: Ebola’nın deyim yerindeyse “amca oğlu” olan bu virüs, yine vücut sıvıları aracılığıyla bulaşıyor. Ölüm oranının %28 ile %88 arası değiştiği bu virüs de, meyve yarasaları nedeniyle insanlara bulaşabiliyor.
Sars Virüsü: Şiddetli Akut Solunum Yetmezliği Sendromu (SARS), solunum yoluyla bulaşan en popüler hastalıklardan biridir. Ortaya çıkış nedeni net olarak bilinmemekle birlikte, hastalığın ilk olarak Çin’in güneyinde gıda maddesi olarak tüketilen misk kedisinden geçmiş olabileceği düşünülüyor. 2002 ve 2004 yılları arasında salgın hastalığa dönüşmüş olan virüs, sadece havadan bile insanlara bulaşabiliyor.
Kırım Kongo Karamalı Virüsü: Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (CCHF) olarak ifade edilen bu virüs, kenelerden insanlara geçiyor. Öncesinde ülkemizde de can alan bu hastalıkta ölüm oranı %40’lara kadar çıkabiliyor. Türkiye’de özellikle bahar aylarında rastlanılan bu virüs, kişinin vücudunda oldukça hızlı ilerliyor ve baş ağrısı, yüksek ateş, sırt ağrısı, eklem ağrısı ve kusma olarak kendini gösteri
Mers Virüsü: Orta Doğu Solunum Sendorumu (MERS) ile SARS ile aynı aileden geliyor diyebiliriz. %35 ölüm oranına sahip olan virüs, ilk olarak Suudi Arabistan'da tespit edildi. Çok yakın temas durumlarından insandan insana bulaşan virüs, SARS’a göre daha çok bulaşıcılığa sahip olsa da ölüm oranı daha düşük. İlk olarak develerden yayıldığı düşünülen hastalığın, kesin nedeni ise henüz net olarak bilinmiyor.
Lassa Humması: Virüs insanlara fare idrarı ve dışkısına temas halinde bulaşıyor. Ölüm oranı %20 olan hastalık, bulaştığı andan sonra en geç iki hafta içerisinde kişiyi öldürebiliyor. 1969 yılında Nijerya’da ortaya çıkan bu virüs, 90 kişinin yaşamını aldı.
Zika Virüsü: Virüs insanlara fare idrarı ve dışkısına temas halinde bulaşıyor. Ölüm oranı %20 olan hastalık, bulaştığı andan sonra en geç iki hafta içerisinde kişiyi öldürebiliyor. 1969 yılında Nijerya’da ortaya çıkan bu virüs, 90 kişinin yaşamını aldı.
Rift Vadisi Ateşi: Genellikle sivrisinek ve koyunlardan bulaştığı düşünülen virüs, bazen grip olmuş gibi belirtiler gösterirken bazen de damar ve organlara zarara uğratarak ölüme neden oluyor. Virüslü hayvanın kanı ve etiyle doğrudan ya da dolaylı temasta bulunulduğunda bulaşan virüs, ilk olarak 1931 yılında Kenya’da ortaya çıktı.
Dikkat edecek olursak hepsi hayvanlardan bulaşıyor, genelde yüksek ateş, solunum bozukluğu ile devam ediyor ve erken evrede teşhis edilmezse öldürüyor. Daha önceleri de vardılar da bizler mi bilmiyorduk yoksa laboratuvarlarda üretilip hayvanlara enjekte edilip onları saldılar mı?
Eğer laboratuvarlarda üretildilerse vah halimize, asla güvende değiliz demektir, delinin yada düşmanın eline geçerse hiç acımadan yok eder. Daha bir çoğunun aşısı bile yok, yoksa ilaç firmalarımı bunları ara ara gün yüzüne çıkartıp insanları kendilerine mecbur bırakmaya mı çalışıyorlar. Veremin aşısı bulundu ama kanser hala yok edile bilmiş değil. Çünkü ilaç firmaları dünya kadar para kazanıyor bu kanser denen hastalıktan neden önüne ket çeksinler ki?
Artık çok dikkat etmemiz gerek öyle herkesle sarmaş dolaş olmayacağız, öpüşmeyeceğiz, el sıkınca bile dezenfektanımızı yanımızda taşıyıp hemen elimize süreceğiz ki hastalıklardan korunalım. Yani hijyeni elden bırakmayacağız, abartmadan kimseyi korkutmadan yapacağız bu işlemleri de.
Ölümcül virüslere karşı dikkatli olup, hayata kaldığımız yerden devam edeceğiz.