Olunan yer
İnsanın olduğu yer var. Hayatını geçirdiği, hareketlerini gerçekleştirdiği, içinde yaşadığı yer. Kimi insan bu yerden memnundur. Bu sebeple mutludur ve arayış içinde değildir. Kimi insanlar ise içinde bulundukları yerden memnun değildir. Başka yerde olmak ister. Bu yüzden içinde oldukları yer ile barışık değildir. Barışık olmayınca ortamla, şartlarla, iklimle insanın mutlu olması mümkün olmaz. Demek oluyor ki insanın bulunduğu bir yer yanında bir de olmak istediği yer var. Bu iki durum hemen herkes için yaşanan, yaşanabilen bir haldir.
Ruh bilimciler halinden şikeayetçi olan müşterilerine içinde oldukları yeri benimsemelerini tavsiye eder. Gerçekten de insan içinde bulunduğu hali, bulunduğu yeri benimsediğinde sorunlarının çoğu çözülmüş olur.
Xxxx
Ruh bilimciye söylemediği, şikeayetçi olmadığı bir başka yer daha var kişinin. Olunması gerekmeyen yerde olmak. Yanlış yerde bulunmak. O anda, orada olmak.
Duyulur ki pastanede otururken patlayan bir bomba, otobüs durağında beklerken, durağa giren fireni patlamış bir otomobil altında kalmak. Bunlar da o anda orada bulunmakla ilgili gelişmeler ve daha çok mukadder olan hallerin yaşanmasıdır. İşte mukadder olan musibetlerin, kazaların hükümden çıkarılması, olmaması, hafif atlatılması, kıl payı kurtulmak halleri için İslam dini, bizim medeniyetimiz bir değer üretmiş. ‘Az sadaka çok belayı def eder.’ Bu bizim medeniyetimizin çok hakikattar bir değeridir. Bunu teşvik etmek, bir yandan da alan kişi olmamayı teşvik etmek için bir başka değer daha üretilmiş. ‘Veren el alan elden üstündür’. Fiziki anlamda da veren elden süzülen bir damla aşağıya düşecektir. O düşen damlayı yakalayabilmek için aşağıda olmak gerekir. Yani alan elin, veren elden daha aşağıda olması fiziki olarak da bir hakikattır.
Xxxx
Mukadder kazalar, musibetlerin olmaması, hükümden kaldırılması, hafif atlatılması için değer üreten medeniyetimiz, olunmaması gereken yerde bulunulduğunda başa gelenler için de değerler üretmiştir.
Demek oluyor ki olunan yer, olunması istenen yer olduğu gibi bir de olunmaması gereken yer var hayatımızda.
Fıtratın bize verdiği bir rol var. Davranış kalıpları var. Ağaçtan ağaca zıplayıp muz kemirmek davranış kalıbı maymuna aittir. Ağaç dallarında gezinip kuru meyveleri, kabuklu meyveleri kemirmek sincap’a, ağaçkakan’a ait bir davranış kalıbıdır. Her hayvan için kendine verilmiş bir davranış kalıbı, biçimi, rolü olduğu gibi insana da bir davranış kalıbı, biçimi verilmiş.
Dini bir değerdir. Yüce Allah buyuruyor. ‘Biz insanı en güzel surette yarattık.’ En güzel surette yaratılan insana da bir fıtratın belirlediği davranış biçimi, kalıbı, rolü var. Esasında insanın yaratılmasının üç temel sebebi olduğu ayetlerle vahiy yoluyla açıklanıyor. Birincisi Marifetullah için. Allah’ı bilmek ve tanımak. İkincisi kulluk, ibadet etmek. Üçüncüsü de yer yüzünde Rabbin halifesi olmak. Bu ana gayeler dışında, insanın emaneti taşıması, yüklenmesi de var. Dağların taşların taşımaktan Allah’a sığındığı emaneti hamil olmak. Sonra akıl etmek, düşünmek, idrak etmek. İnsana verilen davranış biçimi, kalıbı belli.
Xxxx
Fıtratın belirlediği rolleri yapabilmek için insanın bulunması gereken yerler de bellidir. Gecenin uyku ve dinlenmek için olduğu da, gündüzde rızkı aramak için yer yüzüne dağılmak da, gecenin bir yerinde ibadet etmek de, dünya için ahireti, ahiret için dünyayı feda etmemek de dinimizin, giderek medeniyetimizin ürettiği değerlerdir. Bu durumda insanın olmaması gereken yerler de belirlenmiş oluyor. Yani olunmaması gereken yerde olmak durumundan kurtuluyor insan.
Xxxx
Ama nefis ve şeytan, arzular ve zaaflarla bir araya gelince kişiler olunmaması gereken yerlerde oluveriyorlar. Bir dans salonunda, tavernada, diskotekte, içkili yerlerde, siyasi toplanmalarda bulunuyor insan. İşte o hallerde başına bazı felaketler geliyor. Biber gazı soluyor, copla temas ediyor. Göz altına alınıyor, tutuklanıyor. Sebep belli. Olunmaması gereken yerde olunduğu için.
Xxxx
Siz siz olun olunmaması gereken yerde olmayın. Olduğunuz yerde mutlu olmanın yolu, olduğunuz yeri kabul etmekten geçer.