ON KASIMLARIN ARDINDAN... (1)

Her sene anıyoruz Mustafa Kemal ATATÜRK’ü on kasımlarda saygıyla, minnetle ve hatta özlemle. Şiirler okuyoruz ardından hüzünle, sevgiyle peki sonra elimizde kalan ne sadece saygı ve sevgi.

Evet her on kasımlarda, her on dokuz mayıslarda, 23 nisanlarda ve 29 ekimlerde de anıyoruz. İlk okullarda sosyal bilgiler derslerinde, orta okullarda ve liselerde inkılap tarihi derslerinde de işliyoruz sayfalarca yaptıklarını, yaşadıklarını ama sanırım çok azımız onu anlayabiliyoruz.

Atatürk’ü anlamak demek onun inkılaplarını anlamak demek, özümsemek demek değil mi? Onu anlamak demek yaptıklarına Cumhuriyete sahip çıkmak değil midir? O zaman, şimdi biraz daha özümüze dönüp anlamaya çalışalım Atatürk ne anlatmaya çalışmış bize bıraktığı ilkelerle.

1- CUMHURİYETÇİLİK    Çünkü Cumhuriyet, Atatürk İnkılâbı’nın bütün verimlerini temsil eden bir devlet ve hükümet şekli olarak değiştirilemez bir cevherdir. Bu ilke yeni Türkiye Devleti’nin temelidir. Bu yüzden 1924’lerden itibaren Türkiye Cumhuriyeti anayasalarında, meclislerce değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek bir ana kuruluş değeri ile korunmuş ve yerleşmiştir. Bu niteliği ile Cumhuriyet, devlet düzen ve yönetiminde şahsilik ve keyfiliğin hâkim olmasını önleyen en sağlam teminattır. Ayrıca Türkiye’de siyasal iktidarların el değişmesi ve dağılması bakımından sosyal yapı üzerine en kuvvetli şekilde etki yapan Atatürk ilkelerinden en önde gelenidir. Nitekim Atatürk’ün bütün konuşmalarından açık bir şekilde anlaşılacağı üzere Cumhuriyet, demokratik parlamenter düzendir. Şu kadar ki; Atatürk’ün bu ilke ile amaçladığı düzen, her yönüyle çağdaş bir Türkiye yaratmak için seçilmiş bir yol, bir sistemdir.  

2-HALKÇILIK    “Bireyler arasında hiçbir fark görmemek, topluluk içinde ayrıcalık kabul etmemek, halk adı verilen tek ve eşit bir varlık tanımak görüş ve tutumu” olarak tanımlanmaktadır. Halkçılık halk yönetimi, halkın halk tarafından halk için idaresi, yani siyasi demokrasi olarak kabul edilir.

3-MİLLİYETÇİLİK   Milliyetçilik veya ulusalcılık, belirli bir milletin çıkarlarını, özellikle egemenliğini ve özyönetimini kazanmayı, daha sonra bunu ilelebet sürdürmeyi amaçlayan ideolojik fikir hareketi. Milliyetçilik, her ulusun kendisini dışarıdan gelecek olan müdahalelerden bağımsız olarak yönetmesi gerektiğini, ulusun bir yönetim için doğal ve ideal bir temel ve tek haklı politik güç kaynağı olduğunu savunmaktadır.

4- LAİKLİK   Laik genel anlamı ile kelime bazında ele alındığında dini olmayan kurum ve düşünce yapısı anlamına gelmektedir. Laiklik ise Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, karıştırılmaması ve din ile vicdan özgürlüğünün güvence altına alınmış olmasıdır. Bu konuyla ilgili Atatürk şu sözleri ile getirmiştir. ‘’Her birey, istediğini düşünmek istediğine inanmak, kendine özgü bir siyasal fikre sahip olmak ve gerekliliklerine bağlı olduğu dinin gerekliliklerini yapma veya yapmama özgürlüğüne sahiptir.’’

Özellikle laiklik ilkesi din ve vicdan özgürlüğünü ön plana çıkarmakta ve bunun koruyuculuğunu yapmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti kanunları içerisinde laiklik ilkesi değiştirilemez ve değiştirilmesi söz konusu dahi edilemez ilkeler arasında yer alır. Bu yönüyle her insan özellikle dini açıdan özgür hale getirilmiştir. 

Laiklik kapsadığı ve içine aldığı pek çok unsur ile beraber farklı özelliklere sahiptir. Bu konuda Atatürk'ün sunduğu laiklik ilkesini tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bilmesi, özgürlük ve vicdan açısından çok önemli olduğu dile getirilir.

(Devam edecek)

<