ZAFER BENGİ

ZAFER BENGİ

Ondan, bundan, şundan...

İki sevgili birbirlerini sevmiyor, ama vasat (ortam) nedeniyle bazı muvazaa yaratan konularda anlaşamasalarda  katlanmak zorunda kalıyormuş...

Yani birbirlerine, sevgisiz de olsa muhtaçlarmış...

Birlikteliklerinden önce, birbirleri hakkında sarf ettikleri yenilip yutulur cinsden olmayan sözler, gündeme taşındıkça rahatsız oluyorlarmış...

Ortak yaşamları, artık çekilmez hale gelmiş...

Yakından tanıdığım Reyhan’la Devrim, aile büyüklerine de kulaklarını kapattıkları için, orta yolu bulmakta zorlanmaya başlamış...

Aile büyükleri ve yakınları, bir başka deyişle arkadaşları, yolun sonuna gelindiğini, daha fazla kırıcı olmadan ayrılabileceklerini düşünüyorlarmış...

Ama, birlikte elde ettikleri çıkarlarını bir tarafa atmanın da çok kolay olamayacağı konusunda hem fikirlermiş...

Sevgililer, “dayanılmaz” bir duruma gelindiğini ve birbirlerini çok yıprattıklarını düşünüyorlarmış...

Çok yakınlarının ortak görüşü, “yolun sonu”na gelindiği doğrultusundaymış...

Galiba, ayrılma en iyisi, herkesin yoluna devam etmesi...

Bir yuvanın yıkılması hoş olmasa da, öyle olacak gibi...

Bazı arkadaşları sevinebilir, üzülebilir, zamanı mı acaba?..

***

Eskiden daha yaygındı...

Hemen hemen her mahallede mutlaka zararsız bir deli vardı...

Bugün ise, mahallemizin delileri “zararlı” hale gelmiş...

Nedenini tabi ki, tıp saptayacak!

Ama, “mahallemizin delileri” artık kendinden olmayan akıllılara dayak atıyor!

Hiç unutmam yıllar önce 1970’lerde, Beşiktaş Barbaros Bulvarı’nda yukarıdan aşağıya tur atan bir deli vardı...

Adı, “Direksiyon Seyid”ti...

Elinde bildiğimiz bir direksiyon ve pompalı bir klakson vardı.

Barbaros Bulvarı’nı çıkarken, arabası çok zorlanıyordu.

Seyid neden bağıyorsun, motor mu zorlanıyor?” diye sorduğumda, “Görmüyor musun yokuş çıkıyorum!” yanıtını verirdi.

Yani mahallemizin delisi zararsızdı...

Bugün ise açıklandığına göre, “mahallenin delileri” adam dövüyor, hem de ölümüne...

Gazeteci, yazar, program yapımcısı, üst seviye siyasetçi ayrımı da yapmadan...

Adalete intikal edince de, ceza almasını isteyenlerin beklentileri boşa çıkıyor!

Şimdi sorarım, “deli”ye ceza verilebilir mi?

Elbette hayır! Hele hele 46B raporu varsa...

Yani cezai ehliyeti olmadığına göre...

Ne yapalım, deliler daha çok dayak atacak gibi!..

***

Başarısızlara herkes bir gerekçe bulur! Bu kaçıştır!

Başarısızlıkta kendine bakmadan, suçlu aramak, her zaman sergilenen bir gerçektir!

Bunun son örneğini bir maç sonrasında yine gördük!

Anlı şanlı spor kulübümüz Fenerbahçe, kendi sahasında ligin dibindeki Gençlerbirliği’ne 2-1 mağlup olunca, yöneticiler bir çıkış yolu buldu!

Mağlubiyetten hemen sonra, “FETÖ’cü zihniyet bilerek Fenerbahçe taraftarının sinir uçlarıyla oynayıp, insanları sokağa döküp kaos yaratmak istiyor” diyen Fenerbahçe’li yönetici Selahattin Baki, “Sayın Cumhurbaşkanımız önde olmak üzere futbolu sevenler olduğunu biliyorum, lütfen bir temizlik bekliyoruz artık” ifadeleriyle çıkış yolu aradı!

Kendi kalelerine gol attıklarını görmezden gelen bu yönetici, işin kolayını buldu, o da mağlubiyeti FETÖ’ye yükledi...

Belki doğrudur, ama biraz komik değil mi?

***

İşte bugünkü yazımı da “Ondan, bundan, şundan”la geçiştirdim...

Anlayan anlar, anlamayan ise “yazar sapıttı” diyebilir...

Bence sakıncası yok!

Zaten yaşadıklarımızla, huniyle dolaşmaya başladık!..

<