OTOPARK PORT
Sevgili dostlar, özen ve azim gerektiren her çalışma ortaya çıkan eserin övgüsüyle kendine yer bulur. Ve de teşvik edici nitelik arz eder.
Galata Köprüsü’nün Karaköy tarafından başlayarak, Fındıklı’ya kadar uzanan sahil şeridi Galata Rıhtımını ve inşasına 1892 yılında başlanan İstanbul Limanını oluşturmakta ve İstanbul’un dünyaya deniz yoluyla açılan kapısı olarak bilinmektedir.
Bu çerçevede;
İlk kurulduğu yıllarda kökeni 1843 yılında kurulan Fevaid-i Osmaniye olan Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş tarafından işletilerek yükleme boşaltma ve yolcu limanı kategorisinde hizmet vermekteyken, giderek artan ihtiyaçlara cevap vermemesi sonucunda hizmet alanı oluşturmak için inşaat ve restorasyon çalışmasıyla İstanbul’a yakışan bir tesis ortaya çıktı. İçinde yer aldığı semtin adıyla bağdaşan Galataport, İstanbul’un dünyaya açılan cruise turizmine katkı sağlaması beklenen önemli bir liman kompleksi.
Aynı zaman da kültür etkinliği ve güzel vakit geçirilebilecek bir açık hava AVM özellikleri taşıyor.
Böyle bir tesisin İstanbul’a aynı zamanda Türkiye’ye kazandırılması elbette övgüyü hak etmekte.
Ancak bazen onca büyük ve özverili çalışmayla çelişen bazı küçük ama önem arz eden olumsuzluklar varsa o zaman verilen emeklerin ikinci planda kalması kaçınılmaz olmakta.
Değerli okurlar, yapılan güzel işleri övmeyi, takdir etmeyi nasıl ki kendimize görev olarak addediyorsak, olumsuzlukları eleştirmeyi de sorumluluk olarak görüyoruz.
Sorun, oraya gelenlerin arabalarını park etmesiyle ilgili..
Galataport kapsamında olan ve eskiden Türkiye Denizcilik İşletmelerinin hastanesi olarak faaliyet gösteren binanın önündeki yaklaşık 500 metrelik yol boyunca her iki yönde yol kenarları iğne atsan yere düşmeyecek şekilde park etmiş arabalarla dolu.
Yalnızca bu kadarla değil, Perşembe Pazarından başlayarak Tophaneye kadar olan bütün bölge sanki açık hava otoparkı gibi !..
Ayrıca Karaköy katlı otoparkının yıkılması ve İsparkın kaldırılmasıyla ortaya çıkan ihtiyaç sonucunda bu civardaki bütün yol kenarları ve boş alanlara araba park etmek te karmaşa ve cesaretin ta kendisi..
İsparkın olduğu zamanlarda resmi bir görevliye duyulan güvenle herkes arabasını park etmekte ve makul bir ücreti de gönül rahatlığıyla ödemekteydiler..
Bildiğimiz şudur; bir ülkede yollar, yol kenarları ve kaldırımlar o ülkede yaşayan bütün insanların ortak malı ve kamunun tasarrufu altındadır…
Dolayısıyla vatandaşların ortak çıkarlarının korunması ve gözetilmesi özellikle bu bölgede otopark karmaşasının önüne geçilmesi, cazibe merkezi konumundaki Karaköy’e hak ettiği katkıyı sağlayacaktır..
Esen kalın.