OTUZ İKİSİ BİR KİLE
Hoca bir gün bostana çapa yapmaya gider
Köyde boş durmaktansa gidip çalışayım der
Heybeye bir torba kor, azıkla su da alır
İş insanın aynası evde akşam mı olur
Biner emektarına yol alır yavaş yavaş
İnsan var oldukça der hayatta bitmez savaş
Yol biter Hoca varır tarlada bostanına
Amma da ot bürümüş yazık der vay canına
Hemen işe koyulur başlar çapa vurmaya
Bir hışımla çalışır lüzum görmez durmaya
Taze otlardan biraz yolar torbaya koyar
Taze taze yesin der evde bir buzağı var
Hoca bir de ne görsün birazcık ötesinde
Baygın yatıyor tavşan bostanın gölgesinde
Sessiz sessiz yaklaşıp birden tutar tavşanı
Pek heyecanlı bulmuş Hoca korkan hayvanı
Otu döker, tavşanı çuval içine koyar
Görsünler der, bakalım Hoca' da ne işler var
Hoca köye dönünce tembihler karısına
Aman ha, sakın ola hanım, dokunma buna
Gider köy kahvesine dinleyin der komşular
Öyle bir şey buldum ki, her kim görürse şaşar
Aman Hoca, nedir o, git getir de görelim
Merakta koyma bizi bilene götürelim
Fakat evde karısı çözer çuvalı çırpar
Fırsatı bulan tavşan fırlar çuvaldan kaçar
Boşalan bu çuvala hanım bir ölçek koyar
Hocanın korkusundan ağzını sıkı bağlar
Hoca kapar çuvalı doğru kahveye varır
Acayip olan şeyi orta yere çıkarır
Aman Hoca, bu ölçek, acayip olan ne var
Otuz ikisi kile, bilen var bilmeyen var
Anlamış karısının yaptığı bu hileyi
Hoca bu ya hemen de uydurmuş o kileyi
Meğer Hoca ömründe hiçbir tavşan görmemiş
Bu garip yaratığı köylü de görsün demiş.