İBRAHİM GÜLEÇ

İBRAHİM GÜLEÇ

OTUZ İKİSİ BİR KİLE

Hoca bir gün bostana çapa yapmaya gider 
Köyde boş durmaktansa gidip çalışayım der 
Heybeye bir torba kor, azıkla su da alır 
İş insanın aynası evde akşam mı olur 
Biner emektarına yol alır yavaş yavaş 
İnsan var oldukça der hayatta bitmez savaş 
Yol biter Hoca varır tarlada bostanına 
Amma da ot bürümüş yazık der vay canına 
Hemen işe koyulur başlar çapa vurmaya 
Bir hışımla çalışır lüzum görmez durmaya 
Taze otlardan biraz yolar torbaya koyar 
Taze taze yesin der evde bir buzağı var 
Hoca bir de ne görsün birazcık ötesinde 
Baygın yatıyor tavşan bostanın gölgesinde 
Sessiz sessiz yaklaşıp birden tutar tavşanı 
Pek heyecanlı bulmuş Hoca korkan hayvanı 
Otu döker, tavşanı çuval içine koyar 
Görsünler der, bakalım Hoca' da ne işler var 
Hoca köye dönünce tembihler karısına 
Aman ha, sakın ola hanım, dokunma buna 
Gider köy kahvesine dinleyin der komşular 
Öyle bir şey buldum ki, her kim görürse şaşar 
Aman Hoca, nedir o, git getir de görelim 
Merakta koyma bizi bilene götürelim 
Fakat evde karısı çözer çuvalı çırpar 
Fırsatı bulan tavşan fırlar çuvaldan kaçar 
Boşalan bu çuvala hanım bir ölçek koyar 
Hocanın korkusundan ağzını sıkı bağlar 
Hoca kapar çuvalı doğru kahveye varır 
Acayip olan şeyi orta yere çıkarır 
Aman Hoca, bu ölçek, acayip olan ne var 
Otuz ikisi kile, bilen var bilmeyen var 
Anlamış karısının yaptığı bu hileyi 
Hoca bu ya hemen de uydurmuş o kileyi 
Meğer Hoca ömründe hiçbir tavşan görmemiş 
Bu garip yaratığı köylü de görsün demiş. 

<