M. RIDVAN SADIKOĞLU

M. RIDVAN SADIKOĞLU

İNSAN İNSANA EMANETTİR

PEKİ YA AHLÂKİ DEPREM? -5

Yaşadığımız şu talihsiz süreç; konumu ne olursa olsun, herkesin yaşam ve zihin konforunu bir süreliğine de olsa erteleyerek sadece elini değil yüreğini de bu enkaz yığınlarının altına sokması gereken bir süreç.

Dolayısıyla dilimizdeki duayı hâlimize indirmek gerekiyor.

Yüreğimizi her geçen dakika daha çok dağlayan vefat sayısı, her biri kendi içine susmuş acılar yığını ile birlikte biliyoruz ki deprem bölgesinde yaklaşık 20 milyon insan yaşıyor. Bu insanların çok büyük bir kısmı halen başını sokacak bir yer arıyor. Çoğunun bulunduğu yeri terk edecek imkanı dahi yok. Buradan çıkmaya imkan dahi bulsa sonrasındaki belirsizlik ürkütücü geliyor.

Ancak, bu felakete maruz kalan insanların imtihanı değil bu sadece.

Elinde imkanı olan kendi yaşam konforunu erteleyerek parasıyla, imkanı olmayan semaya yükseltecek samimi duası ile, fark eden elindeki kalemi ile, hisseden dilindeki irfanı ile, hiçbir şey yapamayan gözünden akıttığı yaş ile bu sürece destek vermek zorunda ve borcundayız.

Her birimiz, yaşadığı vaktin evladı olarak bu süreçten ve yaşadığımız çağdan sorumluyuz.

Bu yüzden hiç kimse dilinde kavli duası ile sorumluluğu bir başkasına atma lüksüne sahip değil.

Çünkü biz birbirimize emanetiz.

Çünkü biz insanlık alemine merhamet fısıldayan bir inancın göğsünden hikmet solukluyoruz.

Çünkü biz Alemlere rahmet olarak gönderilen bir elçinin ahlâkının varisleriyiz.

Çünkü biz etrafımızdaki ve içimizdeki çakallara inat bu coğrafyanın binlerce yıllık tarihi ile tüm insanlığa hakikati öğreten belleğin bekçileriyiz.

Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için.

Depremdeki vicdan yetimleri

Sosyal medyada deprem süreci boyunca dolaşan iki video çarptı gözüme; 

Biri yardım tırlarını yağmalamak isteyen ya da yağmaladığını iddia edilen gençler, öbürü de bu işi biz yapmadık, biz masumuz diyen iki delikanlı.

Peki hangisi doğru? Bilmiyoruz. 

Çünkü bu işin muhatabı son dönemde ciddi hasar alan duygularımız.

Peki ya bilgisi? Yok, çünkü bu bilgi ilgi alanımıza girmiyor. Toplum olarak her işimizde olduğu gibi duygumuza, o anki ruh halimize, tarafı olduğumuz mahalleye, ideolojisini beslediğimiz düşünceye   hitap ediyorsa bilgisine gerek duymuyoruz.

Oysa ki ilahi hitap; bazı bezirganlar tarafından zannın çoğundan kaçının diye tercüme edilen ayette haykırıyor, zandan çokça sakının diye.

Farz-ı mahal bu haber doğru diyelim ve peşine düşelim.

Bizim ne işimize yarayacak?

İnsanların adeta yüreklerini ortaya koyarak yolladıkları yardım malzemesini, ilahi kudret sizce bu şehir eşkiyalarına yar eder mi? Etse dahi onlar harcadıkları bu samimiyetin bedelini ömürlerine ve vicdanlarına bulaşmış kara bir leke olarak taşımaz mı?

Evet kabul zalime merhamet mazluma zulümdür. Lakin bu cezayı verecek taraf sizce biz mi olmalıyız?

(Devam edecek)

<