"PEYGAMBERİN KALBİNİN YIKANMASI" VE "İSLAMDA EJDERHA KAVRAMI"
Peygamberin göğsünün açılıp temizlenmesi konusundan önce, bir önceki makalemde dile getirdiğim İslamda ejderha kavramını ele alalım. Öncelikle islamda ejderha kavramı ne şekilde ortaya çıktı onu inceleyelim. Kuranda Şuara suresi (30-33) ayetlerde şöyle der: “Dedi ki: Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı? Firavun dedi ki: Eğer doğru sözlü isen, onu getir. Bunun üzerine asasını bırakıverdi, bir de ( ne görsünler) o açıkça bir ejderha oluverdi.” Bu ayetleri bir çok Kuran meali bu şekilde çevirir. Tabiki bu mealleri okuyan bazı arkadaşlar “bu nasıl iş? Asanın ejderha olması nasıl mümkün olabilir? Hadi oldu diyelim. Peygamberlerin mucizeleri vardır. Ama ejderha nasıl olur? Ejderha gerçek bir hayvan değil ki; sadece masallarda ve efsanelerde geçen bir yaratık. Milattan önce 12. Yüzyıldaki Çin mitolojisine ait kaynaklarda geçen, bilge olan, konuşabilen, denizlerde yaşayan, uzun ömürlü ve kutsal bir canlıdır. Efsanelerdeki ejderhaların bir kısmı, krallara dönüşürken; bir kısmıda Tanrı katına çıkarak göklerde kaybolduğu anlatılır. Yani “Bu mitolojik yaratığın Kuran’da ne işi var?” gibi sorular sormaları çokta mantıksız değildir.
Elbette ejderha kelimesinin Kuranda hiç bir işi yok. Çünkü metinde geçen kelime zaten ejderha değil. Ayette geçen ejderha kelimesi aslında yılan dır. “Devasa bir yılan oldu.” diyor. Peki neden ejderha olarak çevirmişler diye soracak olursanız. Muhtemelen büyüklük komplexsi ile yapılmış bir hata olduğunu söylemek doğru olur. Herşeyi daha güzel gösterebilmek adına büyütme alışkanlığımız bazen böyle devasa hatalarada yol açıyor. Halbuki Taberi Tefsirinde geçtiği üzere asıl mucize ne Musa’nın asası, ne de asanın kocaman bir yılan olmasıdır. Asıl mucize Musa’nın elidir. Nedir peki Musa’nın eli? Onada belki başka bir makalemde bahsederim. Ayetteki kelime ejderha olmadığı için bu konuyu çok irdelemeye gerek dahi yok.
Gelelim diğer konumuza, “Peygamberin çocukken göğsünün açılması ve kalbinin temizlenmesi hadisesi”. Yıllar önce Hz Muhammed’in Hayatı isimli bir kitapta okuduğum bu hikayeden çok etkilenmiştim. Bu hadiseye islam tarihinde Şerh-i sadr denir. Hadise kısaca şu şekilde anlatılır. “Peygamber henüz çocukken, süt kardeşi ve hayvanları ile birlikte çöle gider. Yanlarına yemek almamışlardır. Süt kardeşine:” Sen git, annem sana yemek versin, ben hayvanlara bakarım” der. O gittiği zaman iki tane melek yanına gelir.
Birisi diğerine “Bu o mu?” der. Oda evet der. Sonra yanına gelip sırt üstü yatırırlar. Kalbini açarlar ve kalbinden iki tane kan pıhtısı çıkarırlar; sonra biri diğerine: “Haydi git bana kar suyu getir.” der. Kar suyu ile kalbini yıkalarlar. Sonra “Haydi şimdi huzur ve sükuneti getir” der. Onuda kalbine yerleştirirler. Daha sonra birisi diğerine “Haydi kapat ve O’nu peygamberlik mühürü ile mühürle.” der.
Bu olay peygamber 4 yaşında iken gerçekleşmiştir. Bu hadise ibn-I kesirin el bidaye ven nihaye’sinde, Heysemi’de ibni sad da ve hatta Müslim’de dahi geçmektedir.
Bu hadiseyi okuyup aklınıza şu soru gelmiştir değil mi? Kötülük fiziksel bir şeymidir ki böyle bir ameliyata gerek duyulmuştur. Hatta bazı kaynaklarda bu olay süslenerek aktarılmıştır. Yıkama olayı altından yapılmış taslarla gerçekleşmiştir. Bu hadise gerçekten olmuşmudur peki ? Bu hadisenin olduğuna dair Kuranda hiçbir emare(belirti) yok. İnşirah suresi 1. Ayetteki “ Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?” ayeti bu olay ile ilişkilendirilmek istense de; Bu şekilde bir ilişkilendirme ile Kuran’ın nüzul sebeplerine haksızlık yapılmış olur. Çünkü bu ayetin nüzul sebebi bu değil. Ayrıca biz biliyoruz ki; Hz. Musa’nın Kuran da geçen duasıda: “Göğsüme genişlik ver.” sözleri ile başlıyor. Yani bu tabirler, manevi anlamda istenilen dualardır; yada Allah’ın peygambere verdiği manevi sabırlardır.
Ayrıca İslam tarihi denildiği zaman akla gelen en güçlü isimlerin başında yer alan ve otorite olarak kabul edilen Muhammed Hamidullah bu olay ile ilgili hiçbir malumata yer vermemiş. Sadece bu olayın gerçekleştiği iddia edilen zamanda, olayı şu şekilde anlatmıştır. “Peygamber çölde kaybolur. Herkes onu arar. Sonra ayakları otlarla örtülmüş ve uyur vaziyette bulunur.” Bunlar senetlerle sabit olan kaynaklarda yer alan bilgiler.
Bilgi bundan ibaret. Başka bir bilgi yok. Peki neden insan olmayan bir şey hakkında yada normal gerçekleşen bir olayı aşırı derecede katlamalar yaparak anlatır.
Bunun tek sebebi bir şeye kutsiyet kazandırma çabası. Yüceltici bir yaklaşım. Peygamberin bu şekilde bir ameliyatlı yardıma ihtiyacı var mı? Hem akla uygunluk açısından da çok doğru değil. Peygamberin kalbine o sükunet verildiyse neden kızdığı zaman alnında bulunan bir damarın şiştiği söylenir. Peygamberin yeri geldiği zaman kızdığı da olmuştur.
Yani nereden bakarsanız bakın böyle bir hikayen doğru olmadığını göreceksiniz. Son tahlilde şunları söylemek gerekli ki; Peygamberin bu şekilde aktıralan efsanevi olaylara ihtiyacı yoktur. Zaten yaşadığı dönemde onun Ahlakı herkes tarafından kabul görmüştü. Onu öldürmek için toplanan Mekkeliler dahi emanetlerini ona teslim ediyorlardı.” Buda çok farklı bir ironi.” Hem Kuran’ın Kalem suresi 4. Ayettinde : “Şüphesiz ki sen yüce bir ahlak üzeresin.” Demiyor mu? Yani bu ayet bize “Doğduktan sonra ahlak ona gelmedi; o doğduğunda Ahlak onda zaten vardı.” demek istiyor.
Her türlü aşırı indirgemeci ve aşırı yüceltici tavırlar; yaşanan olayı, vakıayı yada kişiyi gerçek hayattan koparır. Gerçek hayattan kopan bir kişinin gerçek hayata dair hiç bir aksiyonuda bulunmaz. Bu hadisenin en bariz mağduru Hz İsa dır. Herşeye karşı daha aklı selim bir şekilde bakmak dileği ile. Gelecek makalemde görüşmek üzere.