Pişman olur da…
Kimi şarkılar nağmeleriyle, kimi güfteler ifade ettiği duygularla belleklerimizde yer eder. Felsefi açıdan incelendiğinde insanın ruhuna, duygularına, manevi varlığına hitap edişiyle şiirler ve şarkılar belleklerde kendilerine terk edilmez yer edinirler.
İrfan Özbakır tarafından Hüzzam makamında bestelenmiş düyek usulünde icra edilen şarkını sözlerini Ayhan İtler yazmış. Şarkının sözleri şöyle:
Pişman olur da bir gün dönersen bana geri
Gönül kapım açıktır, çalmadan gir içeri
Sana sevgiler sonsuz, henüz geçmedi zaman
Gönül kapım açıktır, çalmadan gir içeri.
Xxxx
İnsanın hatalarını, kusurlarını, zaaflarını, eksik ve noksanlarını bilerek sevecek birilerine ne kadar ihtiyacı vardır tarif edilemez. Tüm yanlışlarına rağmen sevilen biri olmak insanı ne kadar şımartır düşünmek gerek. İnsanın ardında gönül kapısı açık olan bir seveni her daim hazır ve bekliyor bulması zannedilir ki dünyada ulaşılabilecek en büyük nimettir. Sevildiğini bilerek şımarıp, ya da algı yanılmalarıyla seveni terk eden birisi elbette büyük zarardadır.
Ama yine de ona ‘Pişman olur da bir gün, dönersen bana geri’ diyen birinin olması ne büyük servet. Aslında bu cümleden sonra gelecek olan kelimeler bir tehlike kokusu ihtiva ediyor. Çünki bundan sonra gelecek cümle, kapıları kapanmış bulacaksın olabilir, Asla içeriye alınmayacaksın da olabilir. Fakat mutlu cümle geliyor ardından. ‘ Gönül kapım açıktır.’ Hem öylesine açıktır ki; ‘Çalmadan gir içeri’ ile nimet, ferahlık, güzellik, taçlandırılıyor.
Aicenaplığın sınırı yok. ‘Sana sevgiler sonsuz, henüz geçmedi zaman’ sözü ile de hayatın devam ettiği müddetçe henüz zamanın geçmemiş olduğu ifade ediliyor. Ölümsüz olan sevgi tekrar mutluluk, ferah ve alicenaplık ifadesi olarak ‘Gönül kapım açıktır, çalmadan gir içeri’ diyerek sevilene dünyanın sunulabilecek en muhteşem güzelliğini, imkeanını sunuyor.
Xxx
Hayat doğum, beslenme, büyüme-gelişme, olgunlaşma, yıpranma, eskime ve bitişle yolunu tamamlayan bir yolcu. Zaman nehrinde bir görünüp bir yok olur var edilmişler.
Sevmek güzel şey mi, korkulu rüya mı, rezillik-rüsvaylık mı? Karar vermek zor ama her haliyle sevmek sevmektir.
Xxxx
Kimi insanlar tanıdım. Sevilmekten korkan. Sevilmekten korkan bir kişiye sordum. Sevilmek nasıl bir şey diye. Çünki sevmek ve sevilmek nasıl bir şeydir hiç öğrenemedim. Bilmiyorum. Hakikaten en az bilgi sahibi olduğum şey sevmek ve sevilmektir.
O bana dedi ki sevilmek çok iyi bir hal değil. İnsana mükellefiyet yüklüyor. Seven sevdiğinden beklentiler içine giriyor. O beklentiler sevilen için külfet oluyor. Halbuki ben keyfimce yaşamak istiyorum. Herkese sevgimi bir güneş gibi sunmak isterim. Ama onlar için değil, kendim için. Bilirsin, güneş kimse için doğmaz, kendisi için doğar.
Xxxx
İnsanların çoğu hayatı tahlil etmeden sadece yaşarlar, kimileri de ben gibi, yaşamadan hayatı sadece tahlil eder. Bir kısmı da hem yaşar doya doya, hem ara sıra tahlil eder.Üçüncüsü olmanızı tavsiye ederim. Ben gibi yaşamadan tahlil ediyorsanız, yaşamadığınız hallerin acılarıyla kıvranır hayatınızı, kendinizi tüketirsiniz.
Sevmek bir nimet, bir bahtiyarlık. Sevilmek daha büyük bir nimet ve mutluluk. Ama sevilmeyi külfet yükleyen bir hal olarak telakki edenler de var. Haksız da değiller. Seven, sevdiğinden muhakkak bazı beklentiler içinde olacaktır. En azından sevgisine karşılık bekleyecektir. Seviyor oluşuna karşılık değilse bile, hürmet bekleyecektir. Sevilen için karşılık vermek de, hürmet etmek de bir sınırlama demektir. Çünki seven kişi kıskanacaktır. Onu niye yaptın, buna niye baktın, bununla niçin bir araya geldin, ona niye sevgi gösterdin gibi hesap soran cümleler söyleyecektir. Bu cümleleri söylemek sevenin en tabi hakkıdır. Ama bu hak, sevilmeyi değil, sevmeyi seven insanlar üzerinde rahatsızlık doğurur.
Xxxx
Asıl mesele insanlar hayatı bir çizgi üzerinde yaşamazlar. Zigzaglar içinde yaşanır hayat. Nehirlerin akışını izleyiniz, birbirine paralel iki kıyı arasında akmaz. Genişler, daralır, derinleşir, sığlaşır. Temizlenir, kirlenir ama hep akar. ‘İnsan bu su misali kıvrım kıvrım akar ya’. Necip Fazıl bey bu hakikati en iyi anlayıp, en güzel şekilde ifade etmiştir.
İnsanın gelgitleri, medcezirleri vardır. Olmalıdır. Olabildiğini kabul etmek gerekir. Hayat bir çizgi üzerinde akmaz.
Xxxx
Gülhane parkında bir erkek ve bir kadın hem yürüyor, hem hararetli şekilde tartışıyorlardı. Adam, ‘herkesin sevgilisi olan kimsenin sevgilisi değildir, bir güneş herkese doğuyorsa, o güneş kimsenin değildir’ diye gürlüyordu.
Kadın hayretle bakarak adamın yüzüne, ‘ güneş kimse için değil, kendisi için doğuyor’ diyordu. Ne bencil, ne benmerkezci bir düşünce diye değerlendirdi adam. İçine kan damlıyordu. Çünki o güneşin herkese, değil sadece kendisi için doğmasını ne kadar çok isterdi.
Xxxx
Güneş kendisi için de, birisi için de, Allah emrettiği için de doğabilir. Önemli olan şu: Bir seveniniz varsa, ne zaman gelirseniz gelin, gönül kapım açıktır ve üstelik çalmadan gir içeri diyebiliyorsa sizden daha bahtiyar kimsenin varlığını hayal bile etmeyiniz.