RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Quarisma- Charisma

İki yabancı kelime. İlki Birezilya’da aynı zamanda bir yerleşim alanı ismidir. Şu anda Türk futbolunda bir oyuncu var. Onun adı da Quaresma. Bizdeki karizma kelimesi oradan gelmiyormuş. Charisma diye ikinci bir kelime var. Hayranlık uyandırıcılık olarak Türkçe’ye çevrilebilmiş.
Hemen herkesin dilinde bir karizmadır gidiyor. Şahsiyetli demektir. Tam Türkçe’si, itibar-itibarlı, nüfuz-nüfuzlu demektir.
İstanbul’da Karaköy taraflarında çok değişik binalar var. Belli bir tarzı, üslubu, modeli,  numunesi olan binalar. Alışıldık Cumhuriyet dönemi mimarisinden farklı yapılardır. Kendilerini hemen fark ettirirler. Kemeriyle, tonozuyla, işlemesiyle, girinti ve çıkıntılarıyla mimari bir emeğin ürünü oldukları fark edilir. Ben o binaları şahsiyetli binalar olarak ifade ederim.
Xxxx

İnsanda da ilk bakışta insanı kendine çeken, etkileyen duruşlar vardır. Muteber kelimesini, itibar kelimesini, nüfuz kelimesini en son da şahsiyet kelimesini terk ettiğimizden, kişilik sahibi demek de aklımıza gelmediğinden etkileyici bir duruş gördük mü birinde hemen Karizmatik deyiveriyoruz. Türk milletinin lisanı, dili böylesine kayıplar içindeyken millet olma hususiyetimizi daha fazla devam ettirmemiz oldukça zor.

Xxxx

Ben kelimelerle oynayan, onların kökenlerini, oluşumlarını, hangi dönemin ihtiyacına cevap vermek için üretildiğini, ihtiyaçtan mı, aşağılık duygusunun tatmini içi mi kullanıldığıyla çok fazla ilgiliyim. Bu durum beni çok tehlikeli haller yaşamaya da itebiliyor. Kelimenin Türkçe olup olmadığıyla meşgul iken zihnim, yüklendiği anlamı, ve kimin için o anlamı yüklendiğini de gözden kaçırıyorum. Bu defa önüne geçilemez yanlışlara, yanlış anlamalara sebep oluyorum. Dostlarım, can dostlarım bana kırılmış olabiliyor. Farkına vardığımda toparlamak neredeyse mümkün olmuyor.

Xxxx

Facebook’da değerli yazar Selim Çoraklı, İLESAM İstanbul Şubesi Başkanı Cafer Vayni’nin yayınladığı bir fotografın altına belki gönül almak için, belki hoşuna gitsin diye bir kelime yazmış. Karizma demiş.
O fotograftaki arkadaşımızla ilgisiz olarak ama yalnızca Karizma kelimesinin Türkçe olmadığını, gerekli olmadıkça kullanılmaması gerektiğini ifade etmek için, Başbuğ Alpaslan Türkeş’in bir televizyon konuşmasında kullandığı ulan kelimesine telmihte bulunarak, şakayla karışık, Ne karizması ulan Kazma diye yazdım. Kazma kelimesini sadece Karizma kelimesiyle zengin kafiyeli olduğu için seçtim.
Ben böyle düşündüm ama anlam almış başını gitmiş. Birinin karizma, kişilik sahibi, şahsiyetli adam dediği bir dostum için ben hayır öyle değil, o kazma’dır demiş olmuşum.
Asla o arkadaşımın karizmasına bir itirazım yok. Gerçekten itibarlı, muteber bir insandır. Sadece kelimenin Türkçe olmayışıyla ilgili bir takılmaydı, hem de Cafer Vayni konu dışında tutularak Selim Çoraklı muhatap alınmıştı.
Dostlarım bunu böyle bilsin lütfen bana gönül koymasınlar. Asla art niyet  yok.

Xxxx

Ekim ayının son çarşambasında TYB İstanbul Şubesi Kızlarağası Medrese’sinde Ehli Dil söyleşilerinin ikincisini gerçekleştirdik. Değerli gazeteci, yazar Engin Köklüçınar dostları toplantımızı katılımlarıyla şenlendirdiler.
Vali Hüseyin Avni Mutlu, İletişim Fakültesi Dekanaı Suat Gezgin, bir milletvekili, Veli Avcı, Mehmet Cangir, Ayhan İnal, Mehmet İhsan Güneş, Vehbi Vakkasoğlu, Metin Ataman, Cemil Özyıldırım , Kenan Akın, Alaeddin Koçak ve daha 50’yi aşkın kişi şeref verdiler.
Nejat Muallimoğlu merhumu da bu vesileyle Türkçe’ye yaptığı hizmetlerle andık. Özel olarak bir anma toplantısı yapmıyorum. Kişileri konuşmayı, olayları konuşmayı sevmiyorum. Basitlik olarak görüyorum. Benim derdim düşünce üretmek ve düşünceyi konuşmak. Düşünen insanları düşünceleriyle konıuşmak.
Kasım ayının son çarşambasında da yine Ehlidil söyleşimizi üçüncü kere gerçekleştireceğimiz umuyorum.

<