RAHMETLİ BABAM GENÇLERE ŞÖYLE BİR HİKAYE ANLATIRDI.
Bir zamanlar bir köyde "Deli Hüseyin" adında tez canlı , sabırsız bir delikanlı varmış. Delikanlı evlenirken köyün yaşlıları, bilge adamları bir araya gelip yığışmışlar , konuşmuşlar ona Kur’an’ dan yaşama ilmi hususunda vaaz ve nasihatlerde bulunmuşlar.
Bu vaaz ve nasihatler Hüseyin’in pek hoşuna gitmiş. Onlara ;
“ Ey ilim ve sohbet ehli bilge insanlar , siz bu tatlı vaaz ve nasihatları nereden öğrendiniz" diye sormuş. Onlar da ;
“ Ey evlat , ilim tahsil etmek sabır ile öğrenilir. Sabır ise düzenli ve sürekli çalışılarak kazanılır " demişler.
Düğün sabahı kalkıp hanımına ; Hüseyin hemen kararını vermiş ;
“ Hanım, kararımı verdim. Gidip ilim tahsil edeyim, alim olayım. Bekle beni, döneceğim “ diyerek gurbet yollarına düşmüş .
Bir ilim kapısı bulmuş. Alimlerden, bilge kişilerden dersler almış. Sabırla okumuş , notlar almış...
Hikaye bu ya aradan tam yirmibir sene geçmiş. Yirmibir sene sonra hocasından izin istemiş. Hocası destur verip ;
“ Var git Hüseyin , artık oldun. Yolun ve bahtın açık olsun" demiş.
Hüseyin de , kendi kendine ; "Artık ben artık alim oldum" diye sevinmiş. Evine dönmek üzere yola düşmüş.
Gide gide şehirler , köyler geçmiş. Yaz olmuş kış olmuş. Bir köyde mola verip misafir olmuş. Ev sahibi de bilgili , hoş sohbet güngörmüş yaşlı bir adammış. Hemen misafire sofra kurdurmuş, yatak sermiş. Aradan üç gün geçmiş. Üçüncü günün sonunda yaşlı adam Hüseyin’e ;
“ Ey misafir , misafirliğin hakkı üç gündür. Bugün üçüncü gün. Şimdi söyle, kimsin ? Nereden gelir, nereye gidersin ? demiş. Hüseyin;
“ Adım Hüseyin. Yirmibir sene önce köyümden kalkıp gurbete ilim tahsil etmeye gittim. Sonunda alim oldum, deyip ilim yolculuğunun hikayesini nakletmiş. Ev sahibi Hüseyin’e ;
“Demek evinden onca senedir ayrısın. Bu sürede ilim tahsil yaptım, okudum diyorsun. Peki sana bir soru sorsam bilir misin , demiş.
Hüseyin kendinden emin hemen ;
"Sor ey ev sahibi . Ne istersen sor " demiş. Ev sahibi yaşlı adam sormuş;
"İlmin sırrı nedir?" Hüseyin;
"Besmeledir" demiş. Yaşlı adam başını sağa sola sallamış; "Bilemedin" demiş . Hüseyin; "Fatihadır" demiş. Yaşlı adam" “Değil" demiş. Hüseyin; "Nasara yensurudur" demiş. Yaşlı ev sahibi ; "O da değil aziz misafirim " demiş.
En sonunda Hüseyin mahcup ;
"Peki sen söyle ey bilgili adam. İlmin sırrı nedir?" Yaşlı ev sahibi ;
" Altı ay benim hizmetimde bulunur, para almadan tarlamı eker , ekinimi biçer, sair işleri işlerimi görürsen o zaman söylerim." demiş .
Hüseyin altı ay boyunca yaşlı adama hizmet etmiş. Tarlasını sürmüş , ekmiş, biçmiş. Altı ay sonra yaşlı adama varıp sormuş;
“Ey ev sahibi altı ay doldu . Lütfen şimdi söyle, ilmin sırrı nedir?"
Ev sahibi yaşlı adam; "İlmin sırrı sabırdır ey oğul . İlim sabır ve azim ile öğrenilir" demiş. Hüseyin sinirlenmiş;
" Yahu beni altı ay bu çift söz için mi çalıştırdın? İstersen sana sabır hakkında yüzlerce saat ders verebilirim. " demiş. Adam ;
"Kızma evlat. Sabrı bilmek ayrı şey , sabretmek ise ayrı şeydir. Sen yirmibir senede sabır nedir onu öğrendin. Bu altı ayda ise sabretmeyi öğrendin. Şimdi var git evine . Yolun açık olsun. Ancak aklından şunu hiç çıkarma. Aceleci olma. Düşün, sabret ondan sonra karar ver." demiş.
Hüseyin gide gide günler sonra bir akşam üzeri köyüne ulaşmış. Hazreti peygamberin sözünü hatırlamış. Peygamber;
“ Seferden evinize döndüğünüzde evinize hemen gece vakti girmeyin, sabahı bekleyiniz." demişti.
Hüseyin , evine yakın bir yerde soluklanmak üzere bir duvarın dibine çökmüş. Sabahı beklerken bir de bakmış ki, bir delikanlı kendi evine giriyor. İçine bir şüphe düşmüş ;
"Acaba hanımım beni beklemeyip bununla mı evlendi? Yoksa hovarda mi tuttu ? Gidip hanımı da , oğlanı da vurayım." diye düşünmüş.
Evine yaklaşıp pencereden içeri bakmış ki, delikanlı yere uzanmış, başını hanımının dizine koymuş . Hanımı da delikanlının saçlarını okşuyor ..
Kan beynine sıçramış. Elini belindeki bıçağa atmış ki vurup namusunu temizleye, yaşlı adamın sözü gelmiş aklına ;
"Acele karar verme oğul, sabırlı ol !"
Kendi kendine; " vardır bunda da bir hikmet . Acele etme Hüseyin" demiş.
Kendi kendine; "Sabah ola hayrola" deyip köy evine misafir olmuş.
Sabah kalkıp camiye gitmiş . Bir de bakmış ki caminicaminiı akşam evinde gördüğü o delikanlı...
"Ya sabır" çekip namazını kılmış. Namazdan sonra doğruca köyün çay ocağına gitmiş. Aradan yirmibir sene geçmiş ama kimse Hüseyin'i tanımamış. Hüseyin oradaki yaşlılardan birine sormuş ;
“ Bu köyde Deli Hüseyin diye biri vardı tanır mısınız?" Yaşlı adamlar ;
"Tanımaz mıyız ? Bundan seneler önce ilim tahsil edeceğim diye genç hanımını da arkada bırakıp yollara düştü... Bir oğlu oldu. Kadıncağız tek başına çalıştı çabaladı okuttu. Camiye imam etti " demişler.
Böylece Hüseyin ilmin sırrının sabır olduğunu yaşayarak öğrenmiş...