Renkli giysiler
17. yüzyılın başı, Çukurova’da insanlarımız konar göçer yaşamaya devam ediyor. Karacaoğlan o dönemin insanı. 1606 yılı onun doğduğu yıl olarak kabul edilir. Şehirleşmenin neden bizde gelişmediğinin vesikasıdır bu durum bir bakıma.Bahçe-Kozan-Feke dolaylarında at sürüyor Karacaoğlan, saz çalıyor, şiir söylüyor. Kafayı takmış bir güzele, adı değişse de onun gönlünü çelen özellikler hep aynı.
Al önlüklü mavi yazma
Giy karşımda salın dilber
Yalın ayak yere basma
Giyin altın naalın dilber.
Kırmızı mavi önlük giymesini istediği sevgilinin yalın ayak olmasına da razı olmuyor elbette. Ama tahta terlik de denebilecek nalın giymesini isterken ölçüyü iyice kaçırıyor. Naalın’ın altın olmasını istiyor.
Seni sevdim, sevgim bitmez
Gönüldür düşmüş, terk etmez
Havalanmış elim yetmez
Göğe çıkmış dalın dilber
Anadolu insanı sözünün eridir. Seni sevdim demişse artık hayatı boyunca o sözü onu bağlar. Sevgisi bir okyanus kadar zengindir. O yüzden sevgisi bitmez ama, sevilen kadın da şımarır. Havalarda gezmeye başlar ve hatta elleri göğe kadar yükselmiştir. İşte o yüzden olmalı, ‘seni seviyorum’ demek savaşa kaybetmektir. O dakikadan sonra sevilen hakim, seven ise mahküumdur.
Kirpikler ok, kaşların yay
Dişler inci, yüzün bir ay
Bir söyledim, sen bin say
Hak artırsın malın dilber
O günlerin güzel kadın anlayışını bu mısralardan anlıyoruz. Güzel ve güzellik her zaman değişir. İnce zayıf bir film aktristi gösterilerek ‘işte muhteşem kadın’ diye medyada tanıtıldı mı o dakikadan itibaren güzel kadın kürek kemikleri görünen kadındır. Bir başka zaman balık etinde,, ince dudaklı, yumurta burunlu bir kadın da dünyanın en güzel kadını diye tanıtılır ve o dakikadan sonra söylenen kadın güzelliğin ifadesi haline gelir. Güzel ve güzellik göze hoş gelen, seyredene haz veren, sanat hazzı veren diye tanımlanır ama, aslında bu tanım bir şey ifade etmez. Umumi efkear gösterilen yönde düşünür, beğenir, konuşur. Şimdilerde yeni afili bir laf buldular. Anlamını bilen de bilmeyen de algı operasyonu tabirini kullanıyor. Güzel ve güzelliği algı operasyonları, algı pompalamaları belirler.
Karacaoğlan derdim çoktur
Kaşlar kara bakış oktur
Bir misli, menendi (benzeri) yoktur
Nice senin halin dilber
Sevdalı insanın derdi biter mi? Sevilen kadının hakimiyeti karşısında, onun ezası, cefası, ters davranışı, kıskandırması, elini uzatır gibi yaparak geri çekmesi, işvesi, cilvesi biter mi? Elbette bun davranışlar seven insanı acıdan acıya salar. O yüzden Karacaoğlan’ın derdi pek çoktur.
Kaşlar illa da kara olacak. O günün güzellik anlayışı. Ama bakışlar ok olacak. Vakur olacak sevgili. Delici bakışları olacak. Öyle bakacak ki baktığında sevenin gönlüne bir ok saplanacak.
Sevene göre, sevilenin eşi benzeri yoktur. Aaşık işte. Aklı havada, gözleri kördür. Sevdiğinin bu hallerinin nerelere kadar gideceğini de Karacaoğlan çok merak etmektedir.
Xxxx
Boş ver Karacaoğlan sen sazını omzuna vur, bn atına ve git yoluna. Sen de bu gönül oldukça gittiğin her yerde bir kaşları yay, yüzü ay güzele rastlayacaksın. Senin 400 yıl sonra gelecek bir evladın işi çözecek.
Güzelliğin on para etmez
Bendeki bu aşk olmasa diyecektir.