Rusya'nın Orta Asya ve Kafkasya politikaları...
Bu ara Rusya Federasyonu'nun yanı sıra Avrupa Birliği'ne ve Amerika Birleşik Devletleri'ne de büyük görevler düşmektedir.
Avrupa Birliği içinde bulunduğu vurdumduymazlıktan bir an önce kurtulmak zorundadır. Sorumluluklarının bilincine vararak, biz yeterince olduk, başkalarına gereksinimiz yok tezinden sıyrılarak gerçeği görmek zorundadır.
Rusya Federasyonu'nun Kafkasya'ya ve Orta Asya'ya yönelik politikaları çarlık döneminden bugüne siyasal rejimden kısmen bağımsız olarak az çok tutarlı bir yol izlemektedir. Referansı başka, devlet yapısı başka, siyasal yapısı başka olmasına rağmen Çarlık Dönemi'nin sürdürdüğü siyasetin eski SSCB'den farklı olduğunu kimse söyleyemez. Barış ve istikrar için ısrarlı bir politika çizen Rusya Federasyonu ise Rus usulü barışı korumada başarılı olamadı. Daha geniş bir deyimle Rusya Federasyonu'nun eski ortaklarına tanıdığı hürriyet, o ülkelerin Rusyacı adayları kendilerinin belirlemesiyle sınırlı kaldı.
Özellikle de Gürcistan ve Azerbaycan'ın NATO ve AB'ye Türkiye'nin desteğiyle yaklaşması, Rusya Federasyonu'nu kendiliğinden bir savunma durumuna yöneltti. Ukrayna'nın kaybı ise, Rusya Federasyonu'nun Karadeniz varlığını sıkıntıya sokmuştur.
Rusya Federasyonu Orta Asya, Hazar ve Karadeniz Havzasında Ermenistan, Ahbazya ve Osetya ile Transkafkasya'da tutunmağa çabalıyor, Bir dünya dengesi oluşturma sevdasıyla olsa gerek Rusya,
Venezüella ile işbirliğine de yönelmiştir. ABD'nin nüfuzunu kırmak arzusuyla yan yana gelen bu iki ülke işbirliği göstermelik de olsa, Rusya'nın varmak istediği hedefleri ortaya koyması açısından hayli önemlidir.
Çin'den Şangay İşbirliği Örgütü ile destek de alan Rusya Federasyonu yeni bir oluşum ve etki sağlamağa çalışmaktadır.
Bu yeni oluşum ve etki konusunda Şangay İşbirliği Teşkilatı'nın önemine de değinmekte yarar vardır.
Şangay İşbirliği Teşkilatı üye sayısının azlığına rağmen dünya coğrafyasının yüzde yirmibeşini kaplamaktadır. 1996 yılında Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan'ın
katılımıyla kurulan Şangay İşbirliği Teşkilatı Hindistan, İran, Moğolistan ve Pakistan'ı gözlemci olarak içine aldı. Bununla da dünya nüfusunun yüzde ellisinden fazlasına sahip bir teşkilat haline geldi.
Bütün bunların yanı sıra dünya petrol ve doğalgaz kaynaklarının çoğunluğuna sahip olduğu gibi aynı zamanda bu alanda en büyük tüketici olma özelliğini de taşıyan Şangay İşbirliği Teşkilatı Rusya'yı Avrupa'ya açılan kapı olarak nitelendirmektedir.
Zira Rusya Türkmen, Özbek, Hazar ve İran doğalgazının tamamına yakınını Avrupa'ya taşımaktadır.
Öte yandan Çin'in petrol tüketim ihtiyacı yılda dörtyüz milyon tondur. Bunun ikiyüz milyon tonu ithalattır. Her yıl yükselen tüketim değerleri Çin'i dünyanın en büyük petrol
tüketicisi olmağa sevk etmektedir. Çin'in bu yüksek ithalatını ise bugün itibariyle Kafkasya, Ortadoğu ve Afrika karşılamaktadır. Doğalgazının ise tamamına yakınını Rusya, Türkmenistan, İran, Özbekistan ve Hazar bölgesinden sağlayan Çin için, dolayısıyla Şangay İşbirliği Teşkilatı büyük önem taşımaktadır.
Öte yandan Özbekistan, Rusya ve Çin desteğiyle bölgede varlığını sürdürürken, Kazakistan petrol ve doğalgaz dağıtımında Rus ve Çin tekliflerine karşı Bakü-Ceyhan Boru Hattı'nı seçti. Kazakistan böylelikle Atlantik düşüncesine daha yakın bir oluşum temin etti. Kırgızistan ise AB ile ilişkilerini en doruk seviyeye getirdi. Türkmenistan da uzun yıllar Rusya'ya yakın dengeli bir siyaset uygular, gözüktü.
Saparmurat Türkmenbaşı'nın yerine gelen Berdimuhamedov'un, Avrupa Birliği'nin Rusya'ya
enerji bağımlılığının azaltılması için yeni enerji yolları geliştirme projelerine olumlu baktığı bilinen bir gerçektir. Yine Türkmenistan'ın batı ülkelerindeki pazar ekonomisini örnek alarak demokratik normlara yöneldiği de gözlenmektedir.