SABIR ve İNATLA
Fenerbahçe yaralarını sarıp iyileştirme derdindeydi. Çarşamba’ya ne karar çıkar bilinmez ama elde kala kala lig kalmış gibiydi Beşiktaş maçından sonra. Zoru hatta imkansızı gerçekleştirme çabasındalar. Bu sezon hem geç oldu hem de güç oldu galiba ama Kocaman’ın disiplinli oyun sistemi sayesinde göze hoş gelen futbol oynamasalar bile yemeyecekler. Bireysel hataları saymazsınız, neredeyse gol bile yemez oldular son haftalarda. Kazanıp bekleyecekler. Başka çareleri yok çünkü. Kocaman’ın söylemiyle direksiyonda değiller.
Beşiktaş’da, Galatasaray’da alışıla gelen baskılı oyun tarzı Fenerbahçe’de ne zaman görülür pek bir muallaktır ama sabırlı oyun veya maçlara sakin başlangıç yapmalar normaldir Kocaman’ın yarattığı konseptin içinde. Yine böyle başladı oyun. Ne zamanki dakikalar 12’yi gösterdi, belki de ilk defa organize olarak ataktaydı takım. Oyunu yığdılar Antalya’nın yarı alanına zaten. 2 dakika sonrasına Atıf, 6 dakika sonrasında da Soldado golleri peş peşe sıralayınca erkenden rahatlıyorlardı. Daha çok Şener’in kanadını kullandılar. Golleri atıp farkı artırmak isteğindeydiler. Fakat yan hakemin saçma ofsayt kararıyla farkı üçe çıkaramıyorlardı. 29’da Volkan’ın Hakan Özmert’in şutunu kurtarışı oyunu Antalya lehine dengeledi. Ancak gol atacak tarzda oynamıyorlardı. İmdatlarına Skirtel yetişti! Türk misafirperverliğini öğrenmiş olmalıydı Slovak oyuncu. “Buyrun” dedi kibarca ve resmen ikram etti golü Antalyaspor’a. Fenerbahçe’nin bir türlü tedavi edilemeyen hastalığı yeniden nüksetmiş oldu böylelikle. Bireysel hatadan yine gol yendi. Devrenin son 7 dakikasında ibre pozisyonlar açısından Fener’i gösteriyordu. Önce Dirar, sonra Soldado topu Giuliano ile buluşturamayınca başka gol gelmedi. Roman’ın sayılmayan golüyle ve kaçanlarla farklı bitecek devre tek farkla sona erdi.
ATIF ile GİULİANO
“Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde” diyesi geliyor inanın insanın içinden maçın hikayesini yazma adına. Aatıf’ın golü hem kendi hikayesini anlatıyor hem de Fenerbahçe’nin son yıllarda yaşadıklarına atıfta bulunuyordu. Sene başında gönderilmesi istenen bir oyuncuydu Chahechoue. Faslı oyuncu yılmadan, dur durak bilmeden, çalışıp çabalayarak gelmişti bu noktaya. Biz Türklerin klasik deyişiyle; “Tırnaklarıyla kazıya kazıya çıkmıştı zirveye”. Attığı gol gibiydi yaşadıkları adeta. Şener’e pası verirken sendelemiş ve düşmüştü. Hemen ayağa kalkıp yaptığı nefis voleye ne denebilirdi ki? Yaptığı gol vuruşuyla ayağa kalkmıştı adeta. Gösterişsiz oynarken, belki de takım ruhunun ortaya konmasındaki ilk halka olduğunu gösteriyordu futbol alemine.
Hakan Özmert devre başlarken bir etkili şut daha çıkarmıştı direği yalarcasına. İşte bu şut Antalyaspor’un Fener kalesine geldiği neredeyse son görüntüydü. Kaybolup gittiler sonrasında. Hamza hoca önde Deniz-Doukara-Jevtovic-Maicon dörtlüsünü bozduğu Karabük deplasmanını zor geçerken, Konya deplasmanında sayı üretemişti. Deniz sakattı oynayamazdı, bu takım adına çaresizlikti ama sağ öne Maicon yerine Sangare’yi konuşlandırmak hiç de akıl karı değildi doğrusu. Koca Antalyaspor Hasan Ali’den mi çekiniyordu dersiniz? Ki Fenerbahçe’de Hasan Ali’den ziyade Şener’in daha fazla defans-ofans koridorunu kullandığını sağır sultan bile biliyordu. Hasan Ali daha defansif, Şener ise daha ofansifti kenarları kullanma adına. Konyaspor’a karşı evinde Celutska-Sangare ikilisiyle oynamak nasıl sığ bir düşünceyse, benzer mantaliteyle Fenerbahçe’ye karşı aynı yolu seçmek de büyük bir hataydı Hamzaoğlu için. 2 şutun dışında başka pozisyonun olmaması hocanın yaptığı yanlış kadro tercihinin bir kanıtı olmalıydı.
ÖZÜR DİLERİM AYKUT HOCAM
Yeni Alex mi değil mi diye tartışıla dursun, Giuliano hem de atıp hem attırandı. Soldado ve Dirar’la adeta gözleri kapanmışcasına yaptığı pas trafikleri ve takım adına yarattığı pozisyonlar taraftara Alex’i hatırlatmış olmalıydı. Soldado çıktıktan sonra adeta evsiz adamlara benzedi Giuliano. Soğukta kalmış gibiydi. Jansen’le aynı uyumu yakalayamadılar ama Hollanda’lının da çok uzun zamandır ortalarda olmadığının altını çizmek gerekiyor. Aatıf-Soldado-Giuliano üçlüsünün hareketli oyunları ve sabit kalmamaları doğru bir karardı. Çalım atma kabiliyetinin zayıflığından ötürü sürekli eleştirdiğim Dirar da maçın yıldızlarındandı. Adeta yorulmak bilmedi oyunda kaldığı süre içinde.
Sayın Kocaman’a bir özür borcum var! Haftalar önce yazdığım bir yazımda Fenerbahçe’nin şampiyonluk şansının kalmadığını belirtmiştim. Ama hem Kocaman hem de takım inat ve sabırla düştüler şampiyonluk hedefinin peşine. Futbolda herşey mümkün. 2 şampiyonluğu son haftada kaybeden bir takım için son haftada bile olsa hala şampiyonluk şansı var. Ünlü fizikçi Stephen Hawking’in dediği gibi; “Hayat varsa, umut da vardır”. Fenerbahçe’nin şampiyonluk umudu devam ediyor.