SAÇMA SAPAN BİR YAZI DAHA ...
Uyudum uyandım. Pencereden baktım ki, sabah olmuş .
Kapı çalındı.
Koştum. Kapıyı açarken ses istedim. Meçhul şahsiyet ses vermedi.
Açtım kapıyı. Kimseyi göremedim. Kış soluğu suratımda parladı. Cami lojmanının duvarı üzerine tüneyen zilsiyah bir karga bana dönüp nazar eyledi.
Ceviz büyüklüğündeki gözlerinden gün ışığı şavkıdı.
Kapıyı kapatıp tam içeriye gireceğim ki, bir çocuk sesi!..
Ak bir kundağa sarılı , gözleri yumuk yumuk bir bebek!..
Kundak bezinin çevresi mavi bir iplikle işlenmiş. Beze firketeyle bir etiket iliştirilmiş!
Aldım onu içeriye. Üşümüş yavrucak; ısınsın diye...
Mavi başlıklı emziğini comp comp diye emerken arada bir durup ağlıyor yavrucak, naylon memeyle kandırıldığı için ...
Divana yatırdım küçük adamı .
Sıkıca sarılmış kundağı gevşettim. İnce çöpten ellerini çıkardım.
Gözlerini açtı, kocaman kocaman esnedi ve getirdikten sonra minik bir gaz salıverdi.
Dışarı çıkıp süt almayı düşündüm.
Son dolar artışından dengesi kaybolan ürünlerden biri de süt idi. Altı yâda yedi lira olan süt şimdi onbeş liraydı.
Sebze, meyve süt fiyatlarını incelerken çevremde devleti görememiştim ne yazık ki..
Kahredip bir daha alışveriş için dışarıya çıkmamaya yemin etmiştim.
Devletin elinin uzun olduğunu biliyordum. Hırsızları yakalayıp canlarına okuyacağını umuyor hatta inanıyordum. Heyhat şimdi hırsızlar, fırsatçılar umursamıyor, iri rakamlarla bildiklerini okuyorlardı.
Alışverişte ellerim cebimde utangaç kuruşları arıyordum. Ne yazık ki kuruşlar lira olacak cesamette değildiler.
Sonra saman fiyatları da yükselmiş , inekler saman yiyemeyince süt yapamıyorlardı. Tabi ben de süt alamıyordum.
İneğe sordum; sebep ? İnek ; sebep saman meselesi, dolar meselesi ..
Saman bir yana, tabiplerin “ ot yeyin, yeşillik yiyiniz. Ispanak ,pırasa ,marul , havuç, maydanoz ,turp gibi şeyler yiyiniz. Memnun kalırsınız.
Neyse...
Kırgın ve yorgun eve döndüğümde patates ya da soğan katkılı çorba içmeyi tasarlıyordum.
Aradan zaman geçti ...
Eve döndüm .Su çeken ayakkabılarımı çıkardım. Çoraplarımı kalorifer petekleri üzerine astım.
Evdeydim ve kucağımda annesinin kundağa sardığı bir bebekle baş başayım. Lâstik emziğini nasıl da emiyor zavallıcık...
Ara veriyor ağlıyor...
Süt almaya gitmeliyim . Hazır süt en iyisi. Fiyatı biraz daha uygun. Yağsız olsa da olur. Yeter ki boğazından azıcık süt geçsin.
Bebeği tekrar divana yatırıp kapıya yöneldim. Kafam karışıktı. Kim koymuştu bu bebeği kapıma ? Kimseye maddi bir borcum yoktu. Kim beni borçlu çıkarmıştı ? Onu kapıma bırakanlar nasıl bir diyetin peşindeydiler ? Hiç mi ip ucu yoktu bebeğin üzerinde?
Üzerinde firketeyle iliştirilmiş etikette bir yazı olmalıydı. Geri döndüm .
Etikette 2022 rakamı okunuyordu !..
Bunun üzerine oturdum değerli hemşerim Tahir’in saçma sapan dediği türden bir yazı yazdım.