Sahipsiz telif hakları
Bir eser ürettiniz, edebiyat, sahne temsili, beyaz perde, heykel, musiki ve benzeri sanat eseri olabilir. Ya da ilim alanında, düşünce alanında bir söylem, bir nazariye geliştirdiniz. Ya da bu ürettiğiniz sanat, düşünce, ilim buluşunu, size ait olan üretimi, dvd, cd, kitap gibi araçlarla somutlaştırdınız. Bunun için yasal çerçeve var. Olmalı da. Üretilen şey, üretene hak kazandırır. Hakların korunması da devletin görevlerindendir.
FİSEK kısaltmasıyla söylenen Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu bu meseleye kurallar koyup nizam vermektedir.
Xxxx
Sinema, musiki, yazılı eserler için de Kültür Bakanlığı’na karşı sorumlu meslek birlikleri var. Meslek birliklerinin en temel amacı, üyelerinin telif haklarını korumak,kollamak, takip edip, üyelerine dağıtmak. Bu amaç gerçekleşiyor mu derseniz, evet kör-topal gerçekleşiyor. Üyeler sonuçtan memnun mu derseniz, bunun cevabı hayır.
Hayır cevabının iki sebebi var. Birincisi gerçekten üyeler tatmin edilemiyor. İkincisi de insanları tatmin etmek zordur.
Bu meslek birliklerinin başkan ve yönetiminde, hukuk dalında faaliyet gösterenlerin üye aidatlarından başka geliri yoktur. Dernekçilik yapan herkes de bilir ki, üyeler aidat ödemekte hiç de istekli olmazlar.
O zaman başkan ve yönetimdeki, hukuk alanındaki bu gönüllü insanların çabalarını tatminkear bulmayanlar, kendilerini o kişilerin yerine koymalılar.
Xxxx
İLESAM Yönetim Kurulu üyesi olarak yazılı eserlerle ilgili düşünüldüğünde, alanda can sıkıcı uygulamalar ve arızaların olduğu görülür.
Başka ülkeler 90 yıla çıkartmaya çalışıyorlar. Türkiye’de 70 yıl uygulaması var. Bir yazarın eseri ölümünden 70 yıl sonra, varisi yoksa, ya da ona ulaşılamıyorsa, orta malı olur. İsteyen yayıncı beş para ödemek zorunda olmadan bu eserleri yayınlayıp paraya tahvil edebilir. Bu yanlıştır.
Ne olmalıdır?
Bir yazar ölmüşse, üzerinden de 70 yıl geçmişse, varisi yoksa, ya da ona ulaşılamıyorsa o eserin telif hakkı devlete geçer. Sahipsiz gayri menkulde böyle oluyor sanıyorum.
Böyle olursa, orta malı haline gelmiş eseri onlarca yayınevi basmaz. Devlete geçen bu telif hakkını kullanmak ve devretmek Kültür Bakanlığı Yayımlar Dairesinde olabilir. Bu daire her yıl ihale açarak, yayın hakkı kendisine geçmiş eserlerin listesini yayınlayarak, müşteri taleplerini karşılayabilir.
Xxxx
Bu durumda her eser bir yayınevi tarafından belli zaman miadında yayınlanabilir. Şu anda yayınevlerinin yayınladıkları kitaplar tam bir karmaşa içinde ve kördöğüşü halinde piyasaya sunuluyor. Suç ve Ceza, Sefiller, Ölü Canları, Küçük Pirens ve benzeri yüzlerce kitap yüzlerce yayınevi tarafından basılmış durumda. Okurun yeni kitaplara ulaşmasını önlüyor bu durum. Hangi yayınevine gitse aynı kitaplarla karşılaşıyor.
Meslek ahlakı, esnaf ahlakı olmalı, delikanlılık raconu olmalı, Bir kızı bir delikanlı isterse, onun arkadaşları o kıza asla talip olmaz. Ama yayıncılar aynı kitaba talip olmak bir yana tecavüz ediyorlar. Sırf telif ödememek için bu yanlış yapılıyor.
Xxxx
Bir başka durum daha var. Yazar öleli 70 yıl olmamış, ama varisi de yok, ya da ulaşılamıyor. Bir yayınevi de bu eserlerin çok kıymetli olduğunu düşünerek yayınlamak istiyor. 70 yıl dolmadığı için orta malı haline de gelmemiş.
Eskiden bu durumlar için notere (varis ortaya çıkıp talep ettiğinde telif ödenecektir) şeklinde bir taahütname bırakılarak, bu eserler yayınlanabiliyorken sonradan, notere taahhütname bırakmak işinden vaz geçilmiş. Tabi sebebi belli. Çok istismar edildiği izlendiği için vaz geçildi.
Xxxx
FİSEK’de bir çok değişiklik yapılmaya ihtiyaç var. Ama 70 yıl ve varisi olmayan yazarların eserlerinin telif hakkı Kültür Bakanlığı’na geçmesi meseles, mutlaka yasa muhtevasına alınmalıdır.